Girit'ten İstanbul'a Bahaettin Rahmi Bediz
Bahaettin Rahmi Bediz, bir dönem Türk Tarih Kurumu'nda birlikte çalıştığı Cumhuriyet tarihinin ilk arkeologlarından biri olan Prof. Dr. Hâmit Zübeyr koşay'ın da dediği gibi, her şeyden önce bir "insan-ı kâmil"dir...
Girit'te tanıştığı fotoğraf sanatına olan aşkı ve tutkusu, zaman zaman hayatını idame ettirmek için başka işler yapsa da, onu hiç terk etmedi.
Girit'te tanıştığı fotoğraf sanatına olan aşkı ve tutkusu, zaman zaman hayatını idame ettirmek için başka işler yapsa da, onu hiç terk etmedi.
Bahaettin Rahmi Bediz, bir dönem Türk Tarih Kurumu'nda birlikte çalıştığı Cumhuriyet tarihinin ilk arkeologlarından biri olan Prof. Dr. Hâmit Zübeyr koşay'ın da dediği gibi, her şeyden önce bir "insan-ı kâmil"dir...
Girit'te tanıştığı fotoğraf sanatına olan aşkı ve tutkusu, zaman zaman hayatını idame ettirmek için başka işler yapsa da, onu hiç terk etmedi. Avrupaî tarzda çalışan stüdyolar kurdu, birçok öğrenci, çırak ve usta yetiştirdi...Girit'te başladığı arkeolojik kazı fotoğrafçılığını, ilk Hitit kazılarında yetkinliğiğe ulaştırdı.
Ama ne yazık ki, iki arzusunu gerçekleştiremedi: hayalinde yaşattığı fotoğraf okulunu kuramadı; çok önem verdiği fotoğrafçılığın teori ve pratiğini anlattığı kitabımı yayımlatamadı...
Bahaettin Rahmi Bediz'in dış çekimlerinde yaşamı estetize eden güçlü bir yapısal kurgusu vardır. Büyük cam negatifler kullanarak ahşap makinelerle yaptığı "zaman" boyutunu aştığı çekimlerde zarif bir kurgu anlayışı öne çıkar. Yşadığı dönemin aydın ve sanatçılarıyla yaptığı portre çalışmlarında ise, yetkin bir "ekspresyonizm" vurgusu vardır. Çektiği her kare fotoğrafta, sanatına karşı sorumluluğu yaratma güdüsü, ritmi; duygu, düşünce ve düş dünyası arasında kurduğu denge dikkat çekicidir. Yaşadığı dönemin en "zarif" tanıklarından biri olan "Beyaz Atlı Fotoğrafçı" Bahaettin Rahmi Bediz'in hayatını, birbirinden değerli fotoğrafları ve kartpostalları eşliğinde Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e uzanan tarih dilimi içinde akıp giden bir "foto"roman gibi okumak da mümkün...
Girit'te tanıştığı fotoğraf sanatına olan aşkı ve tutkusu, zaman zaman hayatını idame ettirmek için başka işler yapsa da, onu hiç terk etmedi. Avrupaî tarzda çalışan stüdyolar kurdu, birçok öğrenci, çırak ve usta yetiştirdi...Girit'te başladığı arkeolojik kazı fotoğrafçılığını, ilk Hitit kazılarında yetkinliğiğe ulaştırdı.
Ama ne yazık ki, iki arzusunu gerçekleştiremedi: hayalinde yaşattığı fotoğraf okulunu kuramadı; çok önem verdiği fotoğrafçılığın teori ve pratiğini anlattığı kitabımı yayımlatamadı...
Bahaettin Rahmi Bediz'in dış çekimlerinde yaşamı estetize eden güçlü bir yapısal kurgusu vardır. Büyük cam negatifler kullanarak ahşap makinelerle yaptığı "zaman" boyutunu aştığı çekimlerde zarif bir kurgu anlayışı öne çıkar. Yşadığı dönemin aydın ve sanatçılarıyla yaptığı portre çalışmlarında ise, yetkin bir "ekspresyonizm" vurgusu vardır. Çektiği her kare fotoğrafta, sanatına karşı sorumluluğu yaratma güdüsü, ritmi; duygu, düşünce ve düş dünyası arasında kurduğu denge dikkat çekicidir. Yaşadığı dönemin en "zarif" tanıklarından biri olan "Beyaz Atlı Fotoğrafçı" Bahaettin Rahmi Bediz'in hayatını, birbirinden değerli fotoğrafları ve kartpostalları eşliğinde Meşrutiyet'ten Cumhuriyet'e uzanan tarih dilimi içinde akıp giden bir "foto"roman gibi okumak da mümkün...
Kitabın Adı | Girit'ten İstanbul'a Bahaettin Rahmi Bediz |
ISBN | 9789750502767 |
Yayın No | İletişim |
Dizi | Dizi Dışı |
Alan | Tarih |
Sayfa | 276 sayfa |
En | 240 mm |
Boy | 300 mm |
Ağırlık | 1930 gr |
Perakende Satış Fiyatı | 45,37 TL |
Baskı | 1. baskı - Eylül 2004 |
Editör | Birsen Talay |
Uygulama | Suat Aysu |
Düzelti | Serap Yeğen |
Baskı | Sena Ofset |
Cilt | Sena Ofset |