Dergimizin her yıl bir sayısını önceden belirlenmiş ve ilan edilmiş bir dosya için yazılmamış dışarıdan katkılara ayırıyoruz. Bu sayımızda da öyle yaptık ve yine, birbiriyle ilişkisi olan, birbiriyle konuşan yazılara ağırlık vermeye çalıştık.
Sayının ilk yazısı, yakın zaman önce aramızdan ayrılan ve “Bu suça ortak olmayacağız” bildirisine imza attığı için Yıldız Teknik Üniversite’nden ihraç edilen Fulya Atacan’a ait. Ortadoğu çalışmalarıyla tanıdığımız Atacan, Mısır’da Muhammed Mursi liderliğinde kısa süreli Müslüman Kardeşler iktidarının “Tahrir Meydanı”yla ilişkisini, toplumsal arka planını ve Mısır’da “iktidar olamama” sorununu ele alarak alana ve bizlere kıymetli bir armağan verdi.
Bahtiyar Mermertaş, Devlet Planlama Teşkilatı’nın iktisadi müdahalelerden ibaret olmayan arka planını ve Türkiye tarihindeki konumunu çok bilinmeyen yönleriyle ele alıyor. DPT’nin Kürt meselesindeki tutum ve önerilerinin içeriğinden bağımsız olarak hükümetlerüstü bir politika anlayışına, yani siyasete ve siyasetçiye güvensizliğe dayalı bir siyaset mantığına işaret etmek de metnin önemli vurgularından biri.
Reyhan Ünal, AKP’yi bir rejim tartışması içerisinden nerede ve nasıl konumlandırmak gereği üzerine dikkat çekici ve bugün için oldukça hayati bir tartışma sunuyor. 2015 yılından itibaren rejimin otoriter tercihinde araç olarak kullanılan yasa yapma, kurum kurma, mevcut kurumları bozma, başkalaştırma, etkisizleştirme ve partizanlaştırma pratiklerini inceliyor.
M. Fuat Kına, Türkiye’de çatışmalı siyasetin (contentious politics) seyrinin uzun vadeli eğilimlerini incelemeye koyulduğu makalesinde, 1970-2016 yılları arasına odaklanarak ve toplumsal hareketler alanıyla ilgilenen araştırmacıların istifadesine sunulan Küresel Çatışmalı Siyaset (GLOCON) veri setinden faydalanarak Türkiye’de çatışmalı siyasetin nasıl yapılandığını tartışıyor.
Hasan Aksakal’ın “Fiyortlardan alevlere” makalesi şüphesiz dosyanın en ilginç katkısı sayılabilir. Nordik metal müziğin yalnızca metal müzikten ibaret olmadığını, 19. yüzyıl İskandinav romantizminin mirasını nasıl yeniden yorumladığını ve bu yönüyle modern bireyin anlam arayışında ne tarafa düştüğünü gösteriyor. Bu yönüyle “müziğin yalnızca bir tür değil, aynı zamanda epik, mitik, şiirsel ve düşünsel bir ifade alanı olduğu”nu savunuyor.
Son olarak Yelda Yürekli, İran’da Mahsa Amini eylemlerini merceğine oturttuğu çalışmasında, eylemin temel dinamiklerinden, repertuvarından ve kitleleri harekete geçirici gücünden yola çıkarak sosyal medyanın günümüzde demokrasi ve kamusal alan açısından ne ifade ettiğini tartışıyor, bir olanak olup olmadığını irdeliyor.
Bu sayıda...
Bu sayıda...

