Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımların 9. sayısı ağırlıklı olarak 19. yüzyıl Osmanlı idari ve toplumsal ilişkilerine odaklanan makalelerden oluşuyor. Bir yanda devletin kendini düzenlemeye, merkezileşme sürecinde elindeki “araçları” kullanmaya dönük reformlarını diğer yanda bu reformların doğrudan etkilediği toplumsal süreçleri bu makalelerle izlemek mümkün. Yücel Terzibaşoğlu ve Alp Yücel Kaya’nın makalesinde, Osmanlı vergi sisteminde 19. yüzyılın ikinci yarısında uygulamaya konulan yeniliklerden biri olan emlak tahriri ve vergisi ele alınıyor. Bu vergi ve kayıt sistemi belli ölçülerde İzmir, Bursa, Yanya, Beyrut ve İstanbul’da uygulanmıştır. Özellikle 1874 Dersaadet ve Bilad-i Selase Tahrir-i Emlak’ı hem Osmanlı vergi sistemi hem vergi tabanı hem de yazım ve sayım uygulamaları açılarından bazı yenilikler içermektedir. Yazarlar, özellikle 1874 İstanbul emlak tahririni inceledikleri bu ön çalışmada bu arkaplan üzerinde tahrir belgelerinin sunduğu tarihsel malzemenin araştırmacılara vergi düzeni, mülkiyet ilişkileri, kent mekanının biçimlendirilmesi gibi konularda ne gibi bilgiler sunduğu ve hem Osmanlı vergi tarihi hem de kent tarihi çerçevesinde ne gibi yeni sorular ve imkanlar sağladığını tartışmaktadırlar.
Dosyanın ikinci makalesinde Nadir Özbek, 1894 Sason olayları sonrasında Vilayat-ı Sitte olarak isimlendirilen Erzurum, Van, Bitlis, Mamuretülaziz, Sivas ve Diyarbekir vilayetlerinde uygulanmak üzere gündeme gelen vergi tahsildarlığı teşkilatının hayata geçirilmesi süreci ve bu süreçte yaşanan toplumsal ve siyasal sorunları inceliyor. Jandarma reformu ve vergi tahsildarlığı 1878 sonrasında gündeme oturan Anadolu Islahatı sürecinin en önemli başlıkları arasında yer almaktaydı. Anadolu Islahatı paketinin tamamı ve özellikle de jandarma ve vergi tahsildarlığı maddeleri Doğu vilayetlerinde toplumsal güven ortamının sağlanması, adaletin tesis edilmesi, Ermeni halkın baskılardan, özellikle Kürt aşiretlerin, Çerkez muhacirlerin ve jandarma ve tahsildar gibi devlet memurlarının baskılarından korunması, yaşam koşullarının iyileştirilmesi ve siyasal temsillerinin artırılması konularıyla doğrudan ilişkiliydi. Nadir Özbek’in makalesi, özellikle “Doğu Sorunu” bahsinde, merkezde alınan kararlarla pratik süreçlerin sınanması açısından oldukça zahmetli bir araştırmanın gerekliliğine işaret ediyor.
II. Abdülhamid döneminin, dinî kimlik ve cemaatler bahsinde oldukça girift ve tarihçilere yeni sorular sorma imkanı sağlayan zengin bir araştırma alanı mevcut. Edip Gölbaşı, II. Abdülhamid İdaresi’nin, senkritik bir karaktere sahip dinî inançları nedeniyle Osmanlı otoriteleri ve uleması tarafından “heretik” (sapkın) olarak görülen Yezidi aşiretlerine yönelik zorunlu askerlik ve ihtida siyasetini ve bunun iki taraf arasında meydana getirdiği çatışmayı inceliyor. Kökleri Abdülhamid Dönemi öncesine uzanan zorunlu askerlik meselesi, Yezidiler’in dinî inançlarını gerekçe göstererek askerlik hizmetini şiddetle reddetmeleriyle karakterize olurken, Abdülhamid İdaresi’nin tebaasını modern bir iktidar rejiminin öngördüğü siyasete uygun bir şekilde disipline etmek istemesi meseleyi derinleştirmiştir. Yezidiler, türlü yöntemlerle orduya yazılmaya direnecek; imparatorluğu yeni idare teknolojilerine göre yönetmeye teşebbüs eden Abdülhamid İdaresi ise buna aynı kararlılıkta cevap verecekti. Tüm detaylarıyla bu meseleyi inceleyen bu çalışma, Yezidiler’in askerlik hizmetine gösterdiği direnişi yalnızca dinî nedenlerle değil, aynı zamanda ağır talim ve disiplin, emre itaat, ölüm veya yaralanma riski, kötü muamele ve hastalık gibi modern zorunlu askerlik pratiklerinin askere alınanlar üzerindeki olası olumsuz etkileriyle açıklamaya çalışıyor.