Geniş Arazide Bir Ben
Sema Aslan, Geniş Arazide Bir Ben'de, kendisiyle mücadele halindeki bir kadının hikâyesini anlatıyor. Babasıyla ama kendisiyle, arkadaşlıklarla ama kendisiyle, dünyayla ama kendisiyle! Bir çıkar yol arıyor, ferah ferah nefes alabileceği bir an. Ama neresi çıkar yol, hangi an diğerlerine göre daha ferah? Bu soruların yarattığı karmaşa da ortada duruyor ve bir yerden sonra hikâyenin kendisine dönüşüyor.
Geliş ve Gidiş
Geliş ve Gidiş, toplumsal olaylar ile insanın içsel meselelerinin bir anda nasıl kesişip hayatı altüst edebileceğine dair şoke edici bir roman.
Yeni Dünya: Sosyal Medya
Mert Karbay, gerçekten bir yeni dünya olan, adeta yeni dünyanın kendisi haline gelen sosyal medyayı, hem olanakları hem sorunlarıyla tartışıyor bu kitapta. Sosyal medyanın, çağımızın “halk yazısı” olduğuna dikkat çekiyor; herkesin yazabileceği; herkese hitap eden yazı… Bu bakımdan, bir demokratikleştirme potansiyeli taşıyor.
Benyusuf
Aksilik aksiliği de kovalasa, kanalizasyon da patlasa, tamire gelen çocuk kanalizasyon yerine “kanalizyon” da dese, insanlar yine de kendi dillerinde sohbet edebilir, yine de gül gibi geçinip gidebilirler… Benyusuf’taki öyküler, bu duyguyu veriyor insana. İnsan milletinin bu yüzünü gösteriyor.
Sezgin Kaymaz’dan, komşuluk eden, gönül gezdiren, tamir eden, sırt sıvazlayan, sohbet eden öyküler.
Çocukluğumla BuluşmalarLeventnâme
İstanbul’un ilk planlı konut alanı olan Levent’te 1950’li yılların başından 1980’lere kadar yaşayan Gündüz Vassaf, sadece bir semtin değil İstanbul ve Türkiye’nin de değişimini anlatıyor.
“Suç Bütün Perçemlerimdeydi”Sevgi Soysal’ın Yaşamı, Yapıtları ve Mahkeme Tutanakları ile 12 Mart Sanıklığı
Deniz Keziban Çakıcı, Sevgi Soysal’a ait yapıtları politik bir çerçevede analiz ederken aynı zamanda 12 Mart 1971 askerî darbe dönemi Sıkıyönetim Komutanlığı mahkeme tutanaklarıyla birlikte, arşiv değeri olan birçok belge, mektup ve el yazmasını gün ışığına çıkarıyor. Bunun yanı sıra, geniş bir Sevgi Soysal biyografisi ve bibliyografyasına yer veriyor… Soysal’ın “kıvrılan perçemlerine asılan tutkularına” Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluşundan 12 Mart dönemine uzanan genel bir bakış sunarken, yazarın durduğu noktayı ve o yazınsal noktaya nasıl geldiğini belirginleştiriyor. Tüm bunları, yazarın yargılanma süreci ile eş zamanlı biçimde onun yaşama ve yazma sırasını bozmayacak bir anlatı kurarak ortaya koyuyor.
TKP 1918-1920Kim Hakiki Komünist?Portreler-Polemikler
“Hem 1908 Devrimi’ne katılan/destekleyen, hem de 1917 Ekim Devrimi sonrasında Bolşevik olan veya Bolşeviklerle işbirliği yapan bu adam ve kadınlar kimdi? (…) Tek başına bir adam olarak dilini bile bilmediği bir ülke olan Rusya’da Mustafa Suphi nasıl var oldu ve kimlerle çalıştı? Kimlerle siyaset yaptı? Her taşın altından neden Celal Korkmazof çıkıyordu? İttihatçılarla komünistler neden ve nasıl aynı partide bir araya geldiler? Türkiyeli komünistler arasında neden fraksiyonlar oluştu?”
Kim Hakiki Komünist?’te Emel Akal bu soruların cevaplarını arıyor. Bolşevik Devrimi’nin bütün dünyayla beraber Anadolu’yu da sarstığı ve gözleri kamaştırdığı o zamanda, kim “hakiki komünist” idi, kim komünist rolü yapıyordu?
Nazi Şiddetinin Kaynakları
Uluslararası toplum ve akademik çevreler, geleneksel olarak Nazizm ideolojisini ve Holokost’u Avrupa tarihinin doğal akışından bir sapma, önceki çağların barbarlığına ve vahşetine bir geri dönüş olarak gören yaygın bakış açısını kabul eder. Enzo Traverso Nazi Şiddetinin Kaynakları’nda keskin ve berrak bir analizle bu yaklaşımı tersyüz ederek milyonlarca insanın ölümüne sebep olan bu korkunç deneyimi, 18. yüzyıldan itibaren Avrupa’da gelişen modern trendlerin ve medenileştirme süreci”nin uzantısı olarak yorumluyor. Yazar siyasi, askerî, kolonyal, endüstriyel, bilimsel ve felsefi boyutlarıyla Batı modernleşmesinin karmaşık tarihsel hattını mercek altına alarak, bu benzersiz ölüm operasyonuna giden yolu ören fikirleri ve pratikleri inceliyor. Avrupa’nın siyasi ve entelektüel tarihi üzerine derinlemesine çalışmalarıyla tanınan Traverso’dan soykırım tartışmalarına ufuk açıcı bir katkı.
Jül Vern Seyahat Acentesi
İlhami Algör, Jül Vern Seyahat Acentesi'nde bir yolcunun yolculuğunun peşine düşüyor. Jules Verne'in Seksen Günde Devriâlem'inin kahramanı Phileas Fogg dünyanın etrafını dönmeye çabalarken, onunla birlikte kıtaları, şehirleri adımlıyor. Bir yandan döneme hâkim olan sömürgecilik meselesi üzerinden Verne anlatısına eleştirel bir gözle bakıyor, bir yandan da 19. yüzyıl dünyasını anlamaya; yüzyılın insanı, toplumu ve meseleleri üzerine düşünmeye fırsat yaratıyor. Victoria dönemi edebiyat metinlerine, filmlere, mekânlara, hatta duygulara uzanarak bu yolculuğa eşlik etmek isteyen okurlarına gördüklerinden daha fazlasını görebilecekleri konusunda cesaret veriyor.