Eylül 2001 Tarihinde Tekrar Baskılar

Ankara

Millî Mücadele yıllarında hiçbir çıkar gözetmeksizin yurtları için çalışan bazı subayların ve politikacıların zaferden sonra “sermaye çevreleriyle ilişkileri” ya da “arsa spekülasyonu”, “taahhüt işi” gibi girişimlerle zenginleşmeleri, “inkılap”a boş vermeleri. Romanın kadın kahramanı Selma’nın yaşamı izlenerek Millî Mücadele inancının ateşli dönemleri ve sonrası anlatılıyor.

Benim Adım Kırmızı

Orhan Pamuk’un “en renkli ve en iyimser romanım”, dediği Benim Adım Kırmızı, 1591 yılında İstanbul’da karlı dokuz kış gününde geçiyor. İki küçük oğlu birbirleriyle sürekli çatışan güzel Şeküre, dört yıldır savaştan dönmeyen kocasının yerine kendine yeni bir koca, sevgili aramaya başlayınca, o sırada babasının tek tek eve çağırdığı saray nakkaşlarını saklandığı yerden seyreder.

Din ve İdeoloji

Şerif Mardin bu çalışmasında Türk toplumunda dinin rolünü, farklı araştırma ve analiz yöntemleriyle inceliyor. İslamiyet’in Türkiye’deki tarihî gelişimi, sosyal yapıya etkileri, halkın dünya görüşünü belirleme süreçleri, kurumlaşması, siyasî ve iktisadî davranış biçimleri araştırılıyor.

Dup Dup Çedene

Mizah dünyamızın efendi yazarı Atilla Atalay bu kez önemli memleket ve dünya meselelerine el atıyor. Mafyadan çete savaşlarına, derin devletten ‘adil’ adalete, müzik dünyamızın çocuk starlarından ulvi Türk ailesine... kısaca her şeyimize bulaşıyor. Hatta viagranın tehlikeleri konusunda milleti uyandırırken, sayısal loto için tüyolar da veriyor.

Dün Korkusu

Aile evinden geneleve, otobüs duraklarından okula, mahalle kahvesinden camiye, miting meydanından psikiyatri kliniğine uzanan karmaşık güzergahta, bir dönemin “bir çeşit” gençliği... Che, İsa, Marx ülkücülerin gözünden bakınca neye benzerdi sahi? Korkunun kaynağını nerede aramalı, geçmişte mi gelecekte mi?

Edebiyat Kuramları ve Eleştiri

Bu kitapla Berna Moran’ın “Bütün Eserleri” bu kitabıyla tamamlanıyor. Alanında klasik sayılan Edebiyat Kuramları ve Eleştiri, ülkemizde edebiyat eleştirisi alanında yaşanan kısırlığa bir cevap niteliği taşıyor. 1973 TDK Bilim Ödülü’nü kazanan bu temel eser edebiyat kuramlarını ve eleştiri yöntemlerini sistematik bir şekilde incelerken Türk edebiyatından verdiği örneklerle zenginleşiyor.

İmparatorluğun En Uzun Yüzyılı

Osmanlı modernleşmesi otokratik bir modernleşmedir. İç ve dış gelişmeler, hayatın son kırk yılında imparatorluğu, bu otokratik modernleşmeden anayasal bir monarşiye kadar sürükledi. İmparatorluk genç cumhuriyete parlamentarizm, siyasal parti, basın gibi siyasal kuramları miras olarak bıraktı. Cumhuriyet ilk anda eğitim sistemini, üniversiteyi, yönetim örgütünü, mali sistemini imparatorluktan miras aldı.

Kalkınma İktisadı
Yükselişi ve Gerilemesi

Kalkınma İktisadı, 1940'lardan 80'lere kadar sadece iktisatçıların değil, "dünya meseleleri" üzerine düşünen hemen herkesin ilgi odağıydı. Özellikle "azgelişmiş" ülkelerde, yani Üçüncü Dünya'da 21. yüzyıla yaklaşırken bu konu kenara itilmiş görünüyor. Oysa Üçüncü Dünyalıların sorunları derinleşerek sürüyor. Dünya nüfusunun yüzde 75'ini oluşturan bu ülkelerin gelişme sorunlarını dert eden iktisatçıların da nesli tükenmiş değil, neyse ki...

Modern Çağın Canileri

Nihat Genç yazının pek çok alanında kalem oynatan bir yazar. Romandan denemeye, oyundan hikâyeye geniş bir yelpazede başarılı ürünler veriyor. Üslûbu sert, ama dürüst; öfkesi pek, ama yerinde. Zaman zaman acılı, acıtan ama “humor”u eksiksiz. Nihat Genç, bu kitabında bir yandan insanlık durumuzu resmederken, bir yandan da çağdaşımız canilerle hesaplaşıyor.

Puslu Kıtalar Atlası

Geçmiş üzerine, dünya hali üzerine, düşler ve "puslu kıtalar" üzerine bir roman...

Sıdıka

Bir “Atilla Atalay kitabı”, yani yalın, derinlikli, mizahî, hüzünlü, efendi ve fırlama bir kitap.

Yalnızlık Aletleri

H.B.R. Maymun yazıları, Gazete Pazar yazıları, “Sıdıka” çeşitleri ve okurlara ilk olarak bu kitapla ulaşan kısa hikayeler... “Periler mi söyledi, ne oldu, nasıl akıl ettim, bilmiyorum, jelatini gevşetip, ateşböceğini gökyüzüne bıraktım. Ağlaması bıçak gibi kesildi. Bir süre gözleriyle ateşböceğini izledi, sonra bana baktı, ‘burnu fındık’ dedim, güldü..."

Tarih Boyunca Yemek Kültürü

Yemek yemek de başlı başına bir kültür, bir yaşam biçimi aslında. Hani “Bana ne yediğini söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim” denecek kadar belirgin farklılıklar var her toplumun yemek kültüründe. İnsanoğlu var olmaya başladığından itibaren doğada gördüğü her canlıyı nasıl yiyeceğe dönüştürebileceğinin hesabını yapmış sanki.

Geographika: Yeniden Keşfedilen Yunanistan

Sürekli altüst oluşlar içinde tarihi yeniden yazılan bir ülkeyi gezmek, görmek, gözlemlemek... Dostluk ve düşmanlık duygularının sırt sırta yaşadığı toprakları ve bu topraklar üzerinde yaşayan insanları tanımak... Bir coğrafyaya resmi söylemlerin dışından ve ötesinden bakabilmek... Elinizdeki kitap yukarıdaki spotların ışıkları altında, kadim komşumuz Yunanistan'ı, geçmişten bugüne akan öyküsü eşliğinde anlatım iddiasını taşıyor.

Varolmanın Dayanılmaz Hafifliği

Romanlarımdaki kişiler kendime ilişkin gerçekleşmemiş olabilirliklerdir... Her biri benim ancak kenarında dolaştığım bir sınırı aşmıştır... Çünkü romanın sorguladığı sır o sınırın ötesinde başlar. Roman yazarın itirafları değildir; bir tuzak haline gelmiş dünyamızda yaşanan insan hayatının araştırılmasıdır.