Athletic phenomenon
SELİM RUMİ CİVRALI
This article is designed to achieve three main goals: first, to provide in-depth coverage of current knowledge in a range of sport disciplines; second, to draw connections between these disciplines to help illuminate key issues and concerns regarding sport; and, to find equilibrium among the relevant intuitions and theories concerning the nature and place of the phenomenon in the life. It synthesizes theory and research in social science and sport while giving special attention to three distinct aspects: Space (place, resources, development), image (community, class, wealth) and identity (definitions, power, and the individual). These aspects, which correspond to the article’s three main parts, provide a framework with which to orient thinking and coordinate actions derived from a social science perspective. Each parts provides an account that focuses on three key elements: a historical overview of the discipline or subject area; core concepts and main theoretical perspectives in that area of expertise; and contemporary debates that characterize sport. In taking this approach, the text makes the case for the importance, relevance, and utility of a social science perspective on sport and physical activity. That, indeed, is the promise of this article.
Keywords: Phenomenon, play, sport, athletic, social science.
Bu makale üç temel hedefe ulaşmak üzere tasarlanmıştır: Öncelikle, çeşitli spor disiplinlerindeki bilgilerin derinlemesine kapsamını sunmak; sonra, sporla ilgili temel sorunları ve tecessüsleri aydınlatmak için bu disiplinler arasında bağlantılar kurmak ve nihayetinde, fenomenin doğası ve insan yaşamındaki yeri ile ilgili görü ve teoriler arasında denge bulmak. Makale, sosyal bilimlerde ve sporda teori ve araştırmayı sentezlerken, üç müstakil bakış açısına özel önem atfeder: Mekân (yer, kaynaklar, kalkınma), imaj (topluluk, sınıf, zenginlik) ve kimlik (tanımlar, güç ve birey). Metnin üç ana bölümüne karşılık gelen bu bakış açıları, düşünüşü yönlendirmek ve sosyal bilimler perspektifinden türetilen fikirleri koordine etmek için bir çerçeve sağlar. Her bölüm, üç temel unsura odaklanır: disipline veya alana tarihsel bir bakış; ele alınan disiplinin temel kavramları ve teorik bakış açıları ve sporu karakterize eden güncel tartışmalar. Böyle bir yaklaşım kullanarak makale, spor ve fiziksel aktivite üzerine bir sosyal bilim perspektifi geliştirmenin ehemmiyetini ve faydasını mesele eder. Makalenin asıl vaadi budur.
Anahtar sözcükler: Fenomen, oyun, spor, atletik, sosyal bilimler.
Berlin: Athletic movement in national socialism
SELİM RUMİ CİVRALI
The Berlin Olympiad was defiantly ancient and anti-modern. It was a phenomenon which for German Fascism best-fused past and present, Classical Greek hero and Fascist German hero. As the National Socialist athletic and aesthetic evolved, so did the reflected body of the Aryan athlete cum warrior. The obsessed to immortalize Germany in indigenous cultural creations realized itself in a grandiose manner. What Berlin did supremely was illustrate the awesome possibilities inherent in the Olympics when it was stripped down to its political functions. The national socialist athletic movement organized scattered traditions in a transcendental pattern in a process of revivals and reproductions, not simply of ideas but of those revered figures who embodied them. Its ready adoption, perhaps, is understandable in the light of Greek inspiration, neoclassical Hellenism, fin de siècle, the impact of Great War imagery, the conviction of the national socialist vision. This article constitutes an attempt to contemplate the movement and the Berlin Olympics. Since sport is invariably a multiple metaphor, it is also a study at one and the same time of heroism, militarism and politics.
Keywords: National socialism, Ancient Greece, Aryan race, olympism, neoclassicism.
Berlin Olimpiyatları cüretkârca antik ve anti-moderndi. Alman faşizmi için geçmişle bugünü, Antik Yunan kahramanı ile faşist Alman kahramanını kaynaştıran bir fenomendi. Nasyonal sosyalist atletik ve estetik geliştikçe, Aryan atlet ve savaşçının yansıtılan bedeni de gelişim gösterdi. Almanya’yı yerli kültürel yaratımlarda ölümsüzleştirme saplantısı, kendisini görkemli bir şekilde gerçekleştirmişti. Berlin’in başarısı, politik işlevlerine indirgendiği takdirde, olimpiyatların doğasında var olan müthiş olasılıkları göstermesiydi. Nasyonal sosyalist atletik hareket, sadece fikirlerin değil, onları somutlaştıran saygıdeğer şahsiyetlerin yeniden canlandırılması ve yeniden üretilmesi sürecinde dağınık gelenekleri aşkın bir örüntüde bir araya getirdi. Belki de hızla kabullenilmesi Antik Yunan’dan alınan ilham, neo-klasik Helenizm, fin de siècle, Birinci Dünya Savaşı’nın tasvirlerinin etkisi ve nasyonal sosyalist tasavvurun ışığında anlaşılabilir. Bu makale, nasyonal sosyalist atletik hareketi ve Berlin Olimpiyatları’nı anlama girişimidir. Sporun çoklu bir metafor olması sebebiyle, aynı zamanda, kahramanlık, militarizm ve siyaset üzerine bir çalışmadır.
Anahtar sözcükler: Nasyonal sosyalizm, Antik Yunan, Aryan ırk, olimpizm, neo-klasisizm.
Qatar’s modernity project: 2022 World Cup
ÖZGÜR DİRİM ÖZKAN
Debate continues since Qatar is awarded to be the host of the 2022 World Cup. Quite amount of footbal fans have been opposing FIFA’s decision.
It is known that Qatar has “bought” the award to be the host of the World Cup benefitting from already existing corupted structure of FIFA. Even the 2016 FIFAgate corruption have been manifested once the Qatarese FIFA members were involved in the corruption network. In addition, the fact that Qatar is still governed by sharia law and the under representation of women in social and political spheres is also at the center of the discussions. Above all, the migrant worker regime called “Kafala” in Qatar, which employs migrant workers in slavery conditions, has been drawing criticism for many years. The fact that the tournament will be held in the middle of the desert is also an important problem. In order to reduce the effect of desert heat and humidity, the tournament was moved to Autumn, but this time it does not match with the football calendar where the national leagues continue and cup matches are played. Having accumulated enormous wealth since the discovery of its hydrocarbon resources, Qatar ranks high in energy consumption per capita and its average carbon emissions per capita are almost ten times the world average. Ecological considerations are another reason why Qatar is opposed to host the World Cup in conditions.
On the other hand, Qatar has been going through a serious transformation not only since 2010 when it got the right to host the tournament, but for a longer period of time. The Al-Thani dynasty is taking a serious initiative to modernize this small nation, despite the conservative backlash in the country. It is almost as if a Jacobin strategy is followed. In line with this strategy, Qatar makes enormous investments especially in education and sports. Hosting mega sporting events gives the Qatari monarchy an important space for the country to modernize and even democratize. Collaborating with international actors and organizations in this process, Qatar has made significant progress in abolishing the Kafala system, eliminating gender inequality and empowering women, and following a sustainable urbanization model. In this context, hosting the 2022 World Cup can be considered as an important move in Qatar’s modernization and democratization strategy. Despite these dynamics, the world is inclined to consider Qatar’s hosting as a “soft power” move and see the discussions within the narrow limits of international politics.
This article aims to go beyond this framework and discuss the importance of hosting the World Cup in the context of Qatar’s modernization and democratization moves. Ultimately, the article tries to question not the hosting of Qatar, but the system that chose Qatar in a broader framework.
Keywords: World Cup 2022, Qatar, modernization, democratization.
Katar’ın 2022 Dünya Kupası’na ev sahipliği yapacağı ilan edildiğinden bu yana futbol dünyasında tartışmalar devam ediyor. Birçok futbolsever Katar’ın seçilmesine itiraz ediyor. Katar’ın FIFA’daki yolsuzluk çarklarını kullanarak dünya kupasını “satın aldığı” biliniyor. Hatta 2015 FIFAgate yolsuzluk skandalı da Katarlı futbol insanlarının FIFA’daki kirli yolsuzluk ağlarının açığa çıkmasıyla gündeme gelmişti. Ayrıca Katar’ın halen şer’i hukukla yönetilmesi ve kadınların sosyal ve siyasal temsiliyetlerinin çok zayıf olması da tartışmaların odağında. Her şeyin ötesinde, Katar’da “Kafala” ismi verilen ve göçmen işçileri kölelik koşullarında çalıştıran göçmen işçi rejimi de uzun yıllardır tepki çekiyor. Turnuvanın çölün ortasında düzenlenecek olması da önemli bir sorun. Çöl sıcağı ve neminin etkisini azaltmak için turnuva sonbahara alındı fakat bu sefer ulusal liglerin devam ettiği, kupa maçlarının oynandığı futbol takvimi ile uyuşmuyor. Hidrokarbon kaynaklarının keşfinden bu yana muazzam bir servet birikimi yapan Katar kişi başı enerji tüketiminde üst sıralarda ve kişi başı ortalama karbon emisyonu dünya ortalamasının neredeyse on katı. İklim krizini iliklerimize kadar hissettiğimiz koşullarda ekolojik çekinceler de Katar’ın dünya kupasına ev sahipliği yapmasına itiraz edilmesinin bir başka nedeni.
Öte yandan Katar sadece turnuvaya ev sahipliği hakkını aldığı 2010’dan değil, daha uzunca bir süredir ciddi bir dönüşümden geçiyor. Es-Sani hanedanı ülkedeki muhafazakâr tepkilere rağmen bu küçük ulusu modernleştirmek için ciddi bir inisiyatif kullanıyor. Âdeta Jakoben bir modernleşme stratejisi takip ediyor. Bu strateji doğrultusunda özellikle eğitim ve spora muazzam yatırımlar yapıyor. Mega sportif etkinliklere ev sahipliği yapmak Katar monarşisine ülkenin modernleşmesi ve hatta demokratikleşmesi için önemli bir alan yaratıyor. Bu süreçte uluslararası aktör ve kuruluşlarla da işbirliği içinde olan Katar, Kafala sistemini lağvetme, toplumsal cinsiyet eşitsizliğini giderme ve kadınları güçlendirme, sürdürülebilir bir kentleşme modelini takip etme gibi önemli ilerlemeler kaydetti. Bu bağlamda 2022 Dünya Kupası’na ev sahipliği yapmak Katar’ın modernleşme ve demokratikleşme stratejisinin önemli bir hamle olarak değerlendirilebilir. Bu dinamiklere rağmen dünya kamuoyu Katar’ın ev sahipliğini “yumuşak güç” hamlesi olarak değerlendirip tartışmaları uluslararası siyasetin dar sınırları içinde görme eğiliminde.
Bu makale bu çerçevenin biraz dışına çıkarak Katar’ın modernleşme ve demokratikleşme hamleleri bağlamında dünya kupası ev sahipliğinin yerini tartışmayı amaçlıyor. Makale en nihayetinde ise Katar’ın ev sahipliğini değil, daha geniş bir çerçevede Katar’ı seçen piyasacı sistemi sorgulamaya çalışıyor.
Anahtar sözcükler: 2022 Dünya Kupası, Katar, modernleşme, demokratikleşme.
Football as a tool in the formation of European identity: The European Union and UEFA Champions League
ÖZGEHAN ŞENYUVA - ASUMAN GÖKSEL - CAN IRGALI
This article analyses the instrumental role of football in the formation of a common European identity. Firstly, based on the concept of “invented tradition”, it is argued that the UEFA Champions League, since its inception, has created a public sphere in Europe through common symbols, rituals and spaces in the wider European geography. Then, going beyond the sociological and economic analyses of this formation, the article examines how the European Union relates to the UEFA Champions League in the formation of European identity through football. This relationship is discussed in the context of the European Union’s impact on European football structures and culture through the cultural and identity policies it has tried to establish through sport on the one hand, and through legal regulations such as the Bosman decision on the other. In conclusion, it is suggested that the reactions by a broad alliance including the European Union to the failed European Super League initiative can be considered as a signifier of the acceptance and strengthening of the European identity in terms of the structural and legal basis of football in Europe and its socio-cultural foundations in the eyes of the European society.
Keywords: Football, Champions League, European identity, European Union, public sphere.
Bu makalede futbolun ortak bir Avrupa kimliği oluşumundaki araçsal rolü incelenmektedir. Öncelikle, “icat edilmiş gelenek” kavramından hareketle, UEFA Şampiyonlar Ligi’nin, kuruluşundan itibaren geniş Avrupa coğrafyasında ortak semboller, ritüeller ve mekânlar üzerinden Avrupa’da bir kamusal alan oluşturduğu iddia edilmektedir. Daha sonra, bu oluşumun sosyolojik ve ekonomik analizlerinin bir adım ötesine geçilerek, Avrupa Birliği’nin futbol üzerinden Avrupa kimliği oluşumunda UEFA Şampiyonlar Ligi ile nasıl ilişkilendiği incelenmektedir. Bu ilişki, bir yandan spor üzerinden kurmaya çalıştığı kültür ve kimlik politikaları, diğer yandan da Bosman kararı gibi yasal düzenlemelerle, Avrupa Birliği’nin Avrupa futbol yapılarına ve kültürüne olan etkisi bağlamında tartışılmaktadır. Sonuç olarak ise başarısız bir girişim olarak Avrupa Süper Ligi’ne Avrupa Birliği’ni de kapsayan geniş bir ittifak tarafından verilen tepkilerin, Avrupa’da futbolun yapısal ve hukuki zemininin ve Avrupa toplumu nezdinde sosyokültürel temellerinin Avrupa kimliğinin kabullenilmesi ve güçlenmesi anlamında bir gösterge olduğu iddia edilmektedir.
Anahtar sözcükler: Futbol, Şampiyonlar Ligi, Avrupa kimliği, Avrupa Birliği, kamusal alan.
Fandom practices in Trabzonspor’s terraces
GÜLMELEK DOĞANAY
Soccer fandom is a culture composed of certain routines and habits, with global similarities and local differences. Shared bodily movements, practices, and habits create strong bonds between its actors. Fan groups organized in Turkey in the 1980s, like their counterparts around the world, are the bearers of a radical fan culture. This paper focuses on how Trabzonspor fans construct, make sense of, and perform the fan culture. In other words, this is a paper about the terraces of Trabzonspor. The study problematizes how the young men organized into fan groups socialize and how they reinforce the sense of belonging through communal bodily movements which have a certain impact on their definition of “us” and “others”.
Trabzon has a unique soccer culture. The city and the soccer club are are perceived to be identical, and Trabzonspor represents the city. For this reason, a special study of urban and city soccer is needed. Research on soccer fandom in Turkey mainly focuses on the supporters of Beşiktaş Gymnastics, Fenerbahçe, and Galatasaray sports clubs, which are known as the three giants of Istanbul and dominate the soccer culture in Turkey; few deal with Anatolian clubs, which occupy a disadvantaged position in Turkish soccer. In this sense, this study aims to fill a significant gap.
The qualitative method was used for the study. In-depth interviews were conducted with young people who are members of Trabzonspor’s fan groups that are numerically strong and dominate the terraces, such as Çılgınlar, Gurbetçi Gençler, Trabzonlu Gençler, and Vakfıkebirliler. In the 2021-2022 season, when Trabzonspor became the Super League champion, the social media accounts of the fan groups were studied and observations were made through following the matches in the stadium. The findings suggest that Trabzonspor’s terraces are an extension of globalized soccer culture, where fan groups are both embedded in and critical of the soccer industry. Fandom functions as a socialization institution for young people, creating an autonomous space in which they can express themselves. As a repertoire of performances, participation in doing fandom strengthens young people’s sense of belonging.
Keywords: Soccer, Trabzonspor, fandom, culture.
Futbol taraftarlığı küresel benzerlikleri ve yerel farklılıkları ile birlikte belli başlı rutinler ve alışkanlıklardan oluşan bir kültürdür. Paylaşılan bedensel hareketler, rutinler ve alışkanlıklar failleri arasında güçlü bağların oluşmasını sağlar. Türkiye’de 1980’li yıllarda örgütlenen taraftar gruplarının tüm dünyadaki benzerleri gibi radikal bir taraftarlık kültürünün taşıyıcısı olduğu görülür. Bu çalışma Trabzonspor taraftarlarının söz konusu taraftarlık kültürünü nasıl inşa ettiği, anlamlandırdığı ve uyguladığı üzerinde durur; başka bir ifadeyle Trabzonspor tribünlerine odaklanır. Çalışmada genç erkeklerden oluşan taraftar gruplarında örgütlenen gençlerin nasıl toplumsallaştıkları ve paylaştıkları bedensel hareketler dolayısıyla pekiştirdikleri birliktelik duygusunun gençlerin “biz” ve “öteki”ni tanımlamalarında nasıl bir etkiye sahip olduğu sorunsallaştırılır.
Trabzon kendine has bir futbol kültürüne sahiptir. Kent ile futbol kulübü birbiri ile özdeştir ve Trabzonspor, kenti temsil eden önemli kurumlardan biridir. Bu nedenle kent ve kent futbolu, üzerinde özel bir çalışmayı gerektirir. Hatta Türkiye’deki futbol taraftarlığı üzerine yapılan araştırmalar daha çok İstanbul’un üç büyük kulübü olarak bilinen Beşiktaş Jimnastik, Fenerbahçe ve Galatasaray spor kulüplerinin taraftarlarına odaklanır; çok azı bu üç kulübün egemenliğinde olan Türk futbolunun dezavantajlı konumundaki Anadolu kulüplerine odaklanır. Bu anlamda bu çalışma önemli bir boşluğu doldurmayı hedefler.
Çalışmada niteliksel yöntem kullanılmıştır. Trabzonspor’un sayıca kalabalık ve tribünlere hâkim olan Çılgınlar, Gurbetçi Gençler, Trabzonlu Gençler ve Vakfıkebirliler taraftar gruplarına üye gençlerle derinlemesine mülakatlar gerçekleştirilmiştir. Trabzonspor’un Süper Lig şampiyonu olduğu 2021-2022 sezonu boyunca yukarıda bahsi geçen taraftar gruplarının sosyal medya hesapları incelenmiş ve stadyumda maçlar takip edilerek gözlemler yapılmıştır. Elde edilen bulgulara göre, Trabzonspor tribünlerinin küreselleşen futbol ve futbol kültürünün bir uzantısı olduğu, taraftar gruplarının hem futbol endüstrisine uyumlandıkları hem de onu eleştirdikleri; taraftarlığın genel olarak gençler için toplumsallaşma işlevi gördüğü ve kendilerini ifade edebildikleri özerk bir alan yarattığı; ortaklaşa yapıp-edilen taraftarlığın performanslar repertuarı olarak gençler arasında aitlik hissini kuvvetlendirdiği sonucuna varılmıştır.
Anahtar sözcükler: Futbol, Trabzonspor, taraftarlık, kültür.
What a challenge to get over the threshold! The masculinities of sport and those on the threshold
SAFTER ELMAS
Hazing and liminality, –which have not yet been researched in the field of sports sociology in Turkey–, are concepts such as harassment, humiliation and abuse, which are the rituals and tests that athletes encounter when entering homosocial team sports. In this article, I aimed to discuss the dimensions and characteristics of violence and abuse applied to athletes on the threshold through concepts such as masculinities, homosociality and power. The content of the text, which will be strengthened by the experiences of high-level athletes from different team sports, contains examples of disruptive, caustic and destructive to the bodily integrity of “prospective” athletes on the threshold in homosocial spaces. I hope to reveal the strong relationship of this normalized cultural functioning with hegemonic masculinities and heteronormativity that form the basis of legitimacy. In this way, I can say that within the masculine culture of sports, liminal personas can enter by experiencing a masculinity that is often subordinated to hegemonic masculinities. In this process, liminal personas harden because they have been crushed so much; and as they harden, they crush those coming from below.
Keywords: Hazing, hegemonic masculinities, homosociality, liminality, violence.
Türkiye’de spor sosyolojisi alanında henüz araştırılmamış olan kabul sınaması ve eşiktelik, sporcu bireylerin homososyal takım sporlarına girerken karşılaştığı ritüellerin ve testlerin olduğu, taciz, aşağılama ve istismar gibi nitelikleri olan kavramlardır. Bu yazıda kabul sınaması yoluyla eşikteki sporculara uygulanan şiddetin ve istismarın boyutlarını ve niteliklerini erkeklikler, homososyalite ve iktidar gibi kavramlarla ele almayı amaçladım. Farklı takım sporlarından üst düzey sporcuların deneyimlerinin güçlendireceği yazı içeriği, homososyal mekânlarda eşikteki “müstakbel” sporcuların bedensel bütünlüğüne dönük bozucu, yakıcı ve yıkıcı örneklerini barındırmaktadır. Normalleştirilmiş bu kültürel işleyişin, meşruiyet zeminini oluşturan hegemonik erkeklikler ve heteronormativiteyle olan güçlü ilişkisini de gözler önüne sermeyi umuyorum. Sporun eril kültürü içinde eşikteki varlıkların, hegemonik erkeklikler karşısında sıklıkla tabi kılınmış bir erkekliği deneyimleyerek içeri girebildikleri, girerken “ezile ezile sertleştikleri”, sertleştikçe alttan gelenleri ezdiklerini söyleyebilirim.
Anahtar sözcükler: Kabul sınaması, hegemonik erkeklikler, homososyalite, eşiktelik, şiddet.
Women wrestlers: Experiences of women wrestlers from a feminist perspective
İLKNUR HACISOFTAOĞLU
There is a complicated interplay between social structure and the experiences of woman athletes. Although their mere presence in sports appears to have ceased to be debatable in recent years, which woman, how and where conduct sports remain a point of contention, and to understand these complexities and differences from a feminist standpoint, their experience in sports should be evaluated holistically. In this study, I attempted to assess the experiences of woman wrestlers in light of social reproduction feminism arguments, which try to provide this holistic analysis. The study’s data came from 17 interviews I conducted in 2008, 2009 and 2022. In addition to the interviews, I had the opportunity to observe the training sessions and the camp location, as well as conduct informal interviews before and after the training. The findings of the field demonstrated that understanding the experiences of woman wrestlers requires an integrative look and a perspective that constructs the relationship between analytical categories. As a result of the analysis, two themes emerged. First, wrestling was expressed as an instrumentalized action as a gendered and classed field in this encounter. Second, through this instrumentalized action, woman wrestlers were transformed and empowered.
Keywords: Wrestling, woman wrestlers, sport, feminism.
Kadın sporcuların deneyimlerinin toplumsal yapıyla karmaşık bir ilişkisi vardır. Her ne kadar son yıllarda spordaki varlığı sorgulanabilir olmaktan çıkmış görünse de halen kim tarafından, nasıl ve nerede yapıldığı tartışılır görülen kadın sporlarına feminist bir çerçeveden bakıldığında bu karmaşıklıkların ve farklılıkların bütünsel bir analizle değerlendirilmesi gerekir. Bu çalışmada kadın güreşçilerin deneyimlerini bu bütünsel analizi sağlama çabasında olan toplumsal yeniden üretim feminizminin tartışmaları ışığında analiz etmeye çalıştım. Çalışmanın verilerini 2008-2009’da ve 2022’de gerçekleştirdiğim on yedi görüşmeden elde ettim. Ayrıca görüşmelerin yanı sıra antrenmanlar sırasında ve kamp mekânında gözlem notları alma şansı buldum ve antrenman öncesi ve sonrasında enformel görüşmeler gerçekleştirdim. Sahanın bulguları kadın güreşçilerin deneyimlerinin ancak bütünleştirici bir bakışla ve analitik kategoriler arasındaki ilişkiyi deneyimin kendisini anlamak üzere kuran bir perspektifle incelenebileceğini gösterdi. Analiz sonucunda iki tema öne çıktı. Birincisi bu deneyimde güreş cinsiyetli ve sınıflı bir alan olarak araçsallaşmış bir eylem olarak ifade ediliyordu. İkincisi kadın güreşçiler bu araçsallaşan eylem yoluyla dönüşüm yaşıyor ve güçleniyordu.
Anahtar sözcükler: Güreş, kadın pehlivanlar, spor, feminizm.
Migrant women footballers in Germany: Identity, gender, belonging
PINAR ÖZTÜRK
Current literature suggests that football, particularly among migrants, is a tool for developing a sense of belonging. Belonging is a dynamic social position that is experienced through heavy feelings of sentimentality and attachments. This study aims to understand the role of football in developing the sense of belonging of women football players with Turkish backgrounds living in Germany. It also aims to reveal prejudice and exclusion practices in the field of football. Additionally works towards discussing the importance of ethnic identity in national team choices. For this purpose, semi-structured interviews were conducted with ten women football players whom have a Turkish background and have played semi-professionally in different leagues in Germany. Six of these players also had experience playing for the national team. Thematic analysis was used to analyze the data. The findings suggest that football for women has become a heterotopia where they challenge and shake off their gendered roles. Thus, the sense of belonging they feel towards football strengthens their social stance within society. For some, having an immigrant background clarifies the distinction between “us” and “them”; for others, football and football clubs become a cause of identification with the local community. Turkey is an important source for the emotionally loaded longing for belonging felt by many. Thus, the narratives concerning feelings of representing one’s own country, of the parents who have children that prefer to play for their country of origin, are much more emotionally loaded. Lastly, the data shows that athlete pragmatism can be another prominent reason instead of ethnic identity and national belonging for the national team representation.
Keywords: Belonging, immigrant, football, football players, Germany.
Futbolun, özellikle göçmen kökenliler arasında, farklı aidiyet duygularının gelişimi için önem bir araç olduğu bilinmektedir. Aidiyet duygusal olarak yüklü ve bağlılıklarla deneyimlenen dinamik bir sosyal konumdur. Bu çalışma Almanya’da yaşayan Türkiye kökenli kadın futbolcuların aidiyet duygularını geliştirmede futbolun rolünü anlamak, kadın futbolcuların futbol alanındaki önyargı ve dışlanma pratiklerini açığa çıkarmak ve milli takım seçimlerinde etnik kimliğin önemini tartışmayı amaçlamaktadır. Bu amaç doğrultusunda, Almanya’nın farklı liglerindeki kulüplerde lisanslı futbol oynayan ve altısının milli takım deneyimi olan on Türkiye kökenli kadınla yarı-yapılandırılmış bireysel görüşme gerçekleştirilmiş ve verilere tematik analiz uygulanmıştır. Bulgular, kadınlar için futbolun bir heterotopyaya dönüştüğünü, futbol aracılığıyla toplumsal cinsiyetlendirilmiş rollerinden sıyrıldıklarını ve böylece futbola aidiyet duygularının toplumsal konumlarını güçlendirdiğini göstermektedir. Bazıları için göçmen kökenli olma, biz ve onlar ayrımını netleştirmekte, bazıları için ise futbol ve kulüpleri yerellikle özdeşleşme kaynağı haline gelmektedir. Türkiye, ait olma özleminin de bir kaynağıdır ve böylece ebeveynin menşe ülkesi için oynamayı tercih eden futbolcuların milli takım temsiliyetlerine ilişkin anlatıları duygularla yüklüdür. Son olarak, bulgular milli takım temsiliyetinde etnik kimlik ve ulusal aidiyet yerine sporcu pragmatizminin öne çıkan diğer bir neden olabildiğini göstermektedir.
Anahtar sözcükler: Aidiyet, göçmen kökenlilik, futbol, futbolcular, Almanya.
Boxers, and "boxers"
KERİM AKBAŞ - CANAN KOCA
The aim of this ethnographic research, which was carried out in a boxing hall in Ankara, whose participants were members of the middle-upper social classes, is to examine the practices of the middle-upper social classes participating in boxing in the field of boxing and the class distinction in the field of boxing. There is not enough information in the literature about the class situation of the perpetrators of boxing, known as a worker’s sport, in research conducted in different parts of the world in today’s Turkey. In the research conducted within the framework of Pierre Bourdieu’s field theory, the data consists of participant observation, semi-structured interviews, and field notes. Interviews were conducted with 15 male participants and 1 male and 1 female boxing trainer. The data were analyzed using thematic analysis method. The findings show that there is a deep class distinction in the field of boxing in the context of class habitus, based on the distinction between boxers and boxers.
Keywords: Boxing, social class, habitus, sport, ethnography.
Ankara’da katılımcılarını orta-üst toplumsal sınıflara mensup faillerin oluşturduğu bir boks salonunda gerçekleştirilen bu etnografik araştırmada amaç boksa katılan orta-üst toplumsal sınıfların boks alanındaki pratiklerini ve boks alanındaki sınıfsal ayrımı incelemektir. Dünyanın farklı noktalarında gerçekleştirilen araştırmalarda işçi sporu olarak bilinen boks sporunun faillerinin günümüz Türkiye’sinde sınıfsal durumu hakkında literatürde yeterli bilgi bulunmamaktadır. Pierre Bourdieu’nün alan kuramı çerçevesinde gerçekleştirilen etnografik araştırmada verileri katılımcı gözlem, yarı yapılandırılmış görüşmeler ve alan notları oluşturur. Görüşmeler 15 erkek boks katılımcısı ve 1 erkek ve 1 kadın boks antrenörüyle yapılmıştır. Tematik analiz yöntemiyle verilerin analiz edildiği araştırmanın bulguları boksörler ile boks yapanlar ayrımından yola çıkarak sınıf habitusu bağlamında boks alanında derin sınıfsal ayrım olduğunu gösterir.
Anahtar sözcükler: Boks, toplumsal sınıf, habitus, spor, etnografi.
Social factors facilitating the rapid rise of volleyball in Turkey
AYTUĞ ŞAŞMAZ
In this short article, I discuss the social factors that accompanied the popularity explosion of volleyball as a sporting and cultural product in Turkey in the summer of 2021. The secular social segment’s special ownership of the sporting achievements in volleyball, the fact that volleyball as a field can host gender identities that are both idealized in the society and seen as “alternative”, and that content production that can guide the emerging interest can be made on social media, have been the social factors that facilitated the popularity explosion. While putting forward these theses, I employ the data of a survey conducted by Konda and the experiences and observations of social media accounts (including my own) that focus on
volleyball.
Keywords: Gender, social media, volleyball.
Bu yazıda, voleybolun Türkiye’de 2021 yazında bir sportif ve kültürel ürün olarak yaşadığı popülarite patlamasına eşlik eden toplumsal etmenleri tartışıyorum. Seküler kesimin voleyboldaki sportif başarıları özel olarak sahiplenmesi, voleybolun bir alan olarak hem toplumda genel olarak idealize edilen hem de “alternatif” olarak görülen toplumsal cinsiyet kimliklerine ev sahipliği yapabilmesi ve yeni ortaya çıkan ilgiye rehberlik edebilecek içerik üretiminin sosyal medyada yapılabiliyor olması, popülarite patlamasını kolaylaştıran toplumsal etmenlerdi. Bu tezleri ortaya atarken, KONDA’nın gerçekleştirdiği bir anketin verilerinden ve sosyal medyada voleybol paylaşımları yapan hesapların (kendiminki de dahil olmak üzere) deneyim ve gözlemlerinden yararlanıyorum.
Anahtar sözcükler: Sosyal medya, toplumsal cinsiyet, voleybol.
Cycling in the context of Tour de France
AYDAN ÇELİK
This article tries to explain the unique place of the bicycle, which was invented about 200 years ago, in the history of sports. It does this by taking into account the technological evolutions that the tool has experienced. Additionally, it states that this device, which was a hobby object of the privileged classes in the early 19th century when it was invented and nicknamed the “Dandy Horse ‘’, became an integral part of the working classes before the end of the century. Likewise, it explains how technological and social transformation laid the foundations of cycling, with examples of those who chose to be “two-wheeled proletarians” instead of being miners, farmers or industrial workers. Despite its relatively late release, the background to the unique dynamics in the birth and development of cycling’s bestknown organization, the Tour de France is outlined as well. Furthermore, many topics in the context of cycling, from legal scandals to political polarization, from the culture industry to doping cases are also covered. Finally, the article tries to investigate, from the perspective of the political economy, the growth of organizations that were initially organized by newspapers to increase their circulation and that appeal to mass culture, expanding over time with radio, television and the Internet. In closing, a summary of the expectations for the future of cycling is stated.
Keywords: Bicycle, Tour de France, culture industry, social transformation, media, doping.
Bu makale, yaklaşık iki yüz yıl evvel icat edilen bisikletin, spor tarihindeki özgün yerini anlatmaya çalışıyor. Bunu aletin kendi içinde yaşadığı teknolojik evrimleri gözeterek yapıyor. İcat edildiği 19. yüzyıl başlarında ayrıcalıklı sınıflarının hobi nesnesi olan, “Züppe Atı” gibi isimler takılan aletin, yüzyıl bitmeden çalışan sınıfların ayrılmaz parçası haline geldiğini aktarıyor. Makale teknolojik ve toplumsal dönüşümün bisiklet sporunun temellerini nasıl attığını, madenci, çiftçi ya da sanayi işçisi olmak yerine, “iki teker proleteri” olmayı seçenleri örnekleriyle anlatıyor. Göreli olarak geç çıkmasına rağmen, bisiklet sporunun en bilinen organizasyonu Tour de France’ın doğuşu ve gelişimindeki özgün dinamiklerin arka planını özetliyor. Hukuk skandallarından siyasal kutuplaşmalara, kültür endüstrisinden doping vakalarına, çok sayıda başlığı bisiklet sporu bağlamında ele alıyor. Başlangıçta gazetelerin tirajlarını arttırmak için düzenledikleri, kitle kültürüne seslenen organizasyonların zaman içinde radyo, televizyon ve internetle genişleyen büyümesini ekonomi-politiğin optiğinden görmeye çalışıyor. Makale bisiklet sporunun geleceğine dair beklentilerin özetlenmesiyle nihayet buluyor.
Anahtar sözcükler: Bisiklet, Tour de France, kültür endüstrisi, toplumsal dönüşüm, medya, doping.