Toplum ve Bilim’in bu sayısında karma bir dosya ile okurlarımızın karşısına çıkıyoruz. Aksu Akçaoğlu, Ulus’ta (Ankara) İtfaiye Meydanı’nda kurulan bit pazarının tarihsel olarak nasıl doğduğunu anlatırken şimdi nasıl bir dönüşüme uğradığını -bit pazarı esnafıyla yapılan derinlemesine görüşmelere de dayanarak- gösteriyor. Evvelden işçi ve yoksul ailelerin uğrak mekânı olan bit pazarının şimdi nasıl ve neden öğrencilere ev sahipliği yaptığını tartışıyor. Güven Gürkan Öztan, 1990’larda “rejim/ulusal kimlik krizi” ve “ekonomik-sosyal çözülme” gibi iki önemli gelişmeyi temel alarak İslâmcıların İslâmcı dergiler üzerinden rejim ve politik özne tartışmalarını izliyor ve bugüne de ışık tutacak temel motivasyonları, stratejileri ve taktikleri anlamanın önemine çağırıyor. Duygu Türk, Hannah Arendt’in tamamlayamadığı Politikaya Giriş metnini “politika” teorisi içerisinde nasıl konumlandırabileceğimizi ve nasıl anlamlandırabileceğimizi tartışıyor. “Kendinde amaç” olarak politikanın olanaklarına ve sınırlarına bakıyor. Seven Ağır ve Bilge Şentürk, tarım ve gıda sistemlerinin dönüşümünde “uyumlandırıcı” ve “radikal dönüştürücü” diye adlandırılan iki yaklaşımın sunduğu yol haritasını tartışmaya açıyorlar ve iktisadın burada nasıl katkı sunabileceğini inceliyorlar. Yonca Özdemir, KKTC-Türkiye ilişkisini de facto devlet-hami devlet perspektifinden okuyarak bilhassa 1999 sonrası ilişkilere bakıyor. De facto devlet-hami devlet kavramlarının belirli bir sabitliğe değil de dış gelişmelere dayalı dinamik bir ilişkiye işaret ettiğine dikkat çekiyor ve de facto devletleri kukla devlet olarak değil, “çelişkili ve aykırı” varlıklar olarak ele almayı öneriyor. F. Bilge Cengiz, gelişmekte olan ülkelerin kendi içerisindeki göçleri (Güney-Güney) inceliyor. 1990’lı yıllardan itibaren artan güneyden güneye göçün, kuzey ülkelerine olan göçten niteliksel anlamda nasıl farklılaştığını görmenin önemine dikkat çekiyor ve “Türkiye’yi diğer Güney ülkelerinden ayıran bazı özgün yanlarının” bulunduğunu ileri sürüyor.
Borga Kantürk, Türkiye’de Güzel Sanatlar fakültelerinde çalışan akademisyenlerin yeniden atanma problemlerine değiniyor ve bu tartışmayı bürokratik mekanizmanın sanatsal üretimle girdiği yapısal çatışmayı öne çıkararak yapmayı deniyor. Bu sayımızda, bir kitap eleştirisine de yer verdik. Ertuğrul Meşe, Nuray Mert’in-Batı İslâm’ı Çok Sevmişti: Batı’nın İslâm Siyasetleri ve İslâmcılık kitabını değerlendiriyor. Kitabın bir İslâmcılığa Giriş kitabı olmadığını, daha ziyade İslâm’a/İslâmcılığa dair soruları çoğaltmaya, tartışma eksenlerini zenginleştirmeye ve yeni yanıtlar üretmeye yönelik bir çalışma olduğunu teslim ediyor.
Bu sayıda...
Bu sayıda...