Abstracts (İngilizce özetler) The making and transformation of the flea market in Ankara
AKSU AKÇAOĞLU
This article sheds light on the social origins of the historical birth and transformation of the flea market in Itfaiye Square in Ulus, Ankara. The article first focuses on the etymological and historical roots of the concept of flea market, which has a humorous counterpart in languages other than Turkish. Then, it locates flea market into the sociological literature and outlines the roles that the second-hand commodity can play in social life. Based on in-depth interviews with flea market shopkeepers, the study reveals the role of social capital in the formation of space and semi-craftsmanship, focusing on the stories of sub-proletarians who found themselves in the city with the migration waves that played a major role in the transformation of social space in Turkey in the second half of the twentieth century. After explaining the formation of tradesmen and artisans, the article discusses how the exchange value of the second-hand commodity, which forms the core of the flea market, is determined. Following this, it focuses on the customer of the second-hand commodity and explicates how the workers and poor families who used to become a regular at the flea market in the past have been replaced by university students.
Keywords: Flea market, Itfaiye Square, second hand, consumption, city.
Özet: Bu makale, Ankara Ulus’taki İtfaiye Meydanı’nda kurulan bit pazarının tarihsel doğuşunun ve dönüşümünün toplumsal kökenine ışık tutuyor. Makale ilk olarak, Türkçe dışındaki başka dillerde de esprili bir karşılığa sahip olan bit pazarı kavramının etimolojik ve tarihsel köklerine odaklanıyor. Ardından, sosyoloji literatürü içinde yürütülen bit pazarı tartışmalarına girerek, ikinci el metanın toplumsal hayatta üstlenebileceği rollerin ana hatlarını çiziyor. Bit pazarı esnafıyla yapılmış derinlemesine mülakatları temel alan çalışma, yirminci yüzyılın ikinci yarısında Türkiye’de toplumsal uzamın dönüşümünde büyük rol oynayan göç dalgalarıyla kendilerini kentte bulan alt-proleterlerin bit pazarı esnaflığıyla noktalanan hikâyelerine odaklanarak sosyal sermayenin, mekânın ve yarı-zanaatkârlığın oluşumunda oynadığı rolü ortaya çıkarıyor. Esnafın ve yarı-zanaatkârlığın oluşumunu açıkladıktan sonra makale, bit pazarının çekirdeğini oluşturan ikinci el metanın değişim değerinin nasıl belirlendiğini tartışıyor. Son olarak makale, ikinci el metanın müşterisine odaklanıyor ve geçmişte bit pazarını ayakta tutan işçilerin ve yoksul ailelerin yerini nasıl üniversite öğrencilerine bıraktığını ele alıyor.
Anahtar sözcükler: Bit pazarı, İtfaiye Meydanı, ikinci el, tüketim, kent.
✽
Main discussions of Islamist intellectuals in the 1990s: Political subject and strategies of power
GÜVEN GÜRKAN ÖZTAN
Turkey in the 1990s is usually described by multi-layered crises and the weakening of center-right and left politics. This situation summarizes the dynamics in which Islamism started to rise within the same conjuncture. The two major issues that drove Islamist politics to take a different position vis-à-vis mainstream politics and to revise its strategies of power, especially in the first half of the 1990s, are the regime/national identity crisis and the social-economic disintegration. In the case of the former, the themes of official ideology, nationalism and bureaucracy are related to the state-society relations and intertwined with the Kurdish problem as well as the subject of laicity. The regime/national identity crisis, which was discussed around the notions of Second Republicanism and civil society, nourished the promise of Islamism to restructure the state-society relations in accordance with Islam. The latter category is linked to the results of neoliberal policies and comprises the effects of economic crisis as well as the cases of corruption, both of which received significant media attention. Given this situation, it should be pointed out that “mental transformation” and “outside establishment” solution recommendations to be guided by the philosophy of Islam against political and social disintegration are expressed more clearly in the Islamist media. This research will focus on the discussions of Islamists about the state and the regime while providing summaries of the quality and the scope of Turkish nationalism, the official ideology, and criticisms of bureaucracy. Islamist strategies of power will be handled around the questions of subjecthood and tactical choices. More specifically, this paper will dwell on the differences in perspectives between the objective of coming to power by agreeing to the mechanisms of democratic institutions and the strategy to access power by remaining outside such mechanisms. Subsequently, we will illustrate the Islamist view of the Kurdish problem and the approaches to the market economy and investment groups within the Islamist strategies of power. Throughout this study, it will be argued that Islamism of that period clarified its position by emphasizing where it differentiates from mainstream politics.
Keywords: Islamism, state, bureaucracy, regime, power.
Özet: 1990’ların Türkiye’si genellikle çok katmanlı krizler ve merkez sağ ile merkez sol siyasetin zayıflamasıyla anılır. Bu durum İslâmcılığın aynı konjonktürde hangi dinamiklerin üzerinden yükselişe geçtiğinin de özeti gibidir. 1990’ların özellikle ilk yarısında İslâmcı siyaseti ana akım siyasetten farklı tutum almaya ve iktidar stratejilerini gözden geçirmeye yönelten iki önemli başlığı, rejim/ulusal kimlik krizi ve ekonomiksosyal çözülme olarak gruplandırmak mümkündür. İlk başlık içerisinde değerlendirebileceğimiz resmî ideoloji, milliyetçilik ve bürokrasi temaları devlet-toplum ilişkilerine dairdir ve hem Kürt sorununun genel seyri hem de laiklik konusuyla iç içedir. II. Cumhuriyetçilik ve sivil toplumculuk kavramları etrafında konuşulan rejim/ulusal kimlik krizi, İslâmcıların devlet-toplum ilişkilerini İslâm’a göre yeniden yapılandırma iddiasını canlı tutmuştur. İkinci başlık ise neoliberal politikaların ürettiği sonuçlarla ilişkilidir ve gündemde geniş yer tutan ekonomik krizin etkilerini kapsamaktadır. Hal böyleyken İslâmcı mecralarda siyasal ve toplumsal çözülmeye karşı İslâm felsefesini rehber alacak “zihinsel dönüşüm” ve “sistem dışı” çözüm önerilerinin daha net bir biçimde dillendirildiği vurgulanmalıdır. İslâmcı yazarlar, sözü edilen çöküşün sorumlusu olarak, yalnızca iktidardaki siyasi partileri hedef almakla yetinmemişler, krizlerin rejimin niteliklerinden kaynaklandığını savunmuşlardır. Son yıllarda, 1990’ların İslâmcılığını Millî Görüş çizgisini temel alarak araştıran çok sayıda çalışma yapılmıştır. Ancak aynı akademik literatür zenginliğini, bu dönemde İslâmcıların yürüttüğü politik-düşünsel tartışmalara dair çalışmalar için söylemek pek mümkün değildir. Var olan az sayıda çalışma da İslâmcı aydınların genel eğilimini, çoğulculuk ve demokrasi kavramlarıyla izah etmekle yetinmekte ve iktidar odaklı tartışmaları büyük oranda kapsam dışında bırakmaktadır. Sözü edilen noktadan hareketle bu çalışma, parlamenter siyasetin bir aktörü olan Refah Partisi’ni (RP) merkezine almak yerine, 1990’ların seçilmiş süreli yayınlarını mercek altına alarak, İslâmcı camiadaki temel politik tartışma başlıklarını iktidar stratejileri ve taktikleri bağlamında incelemeyi hedeflemektedir. Çalışmada öncelikle İslâmcıların yürüttükleri devlet ve rejim tartışmalarına odaklanılmaktadır. Türk milliyetçiliği, resmî ideoloji ve bürokrasi eleştirilerinin niteliği ve kapsamı özetlenmeye çalışılmaktadır. Daha sonra İslâmcılığın iktidar stratejileri özne sorunsalı ve taktiksel tercihler etrafında irdelenmektedir. . Demokratik kurumsal mekanizmaları kabul ederek iktidara gelme hedefi ile bu mekanizmaların dışında kalmayı tercih ederek iktidara ulaşma stratejisini benimseyenler arasındaki perspektif farklılığı üzerinde durulmaktadır. Sonrasında İslâmcılığın Kürt meselesine bakışı ve İslâmcı iktidar stratejileri içinde piyasa ekonomisine ve sermaye gruplarına yönelik yaklaşımlar açıklanmaktadır. Çalışma boyunca dönemin İslâmcılığının kendi çizgisini, ülkenin temel meselelerinde ana akım siyasetin genel tutumundan ayrıldığı noktaları vurgulamak suretiyle netleştirdiği iddia edilmektedir.
Anahtar sözcükler: İslâmcılık, devlet, bürokrasi, rejim, iktidar.
✽
Politics as end-in-itself
DUYGU TÜRK
This paper focuses on Hannah Arendt’s text entitled as Introduction into Politics. In this uncompleted text which was supposed to be a magnum opus, Arendt both refers to the crisis of meaning in politics and tries to redefine a meaningful frame for politics. It is claimed in this article that Arendt’s endeavour is specified both on the rejection of applying the category of “means-end” within politics and on building an original relation among the concepts “goal, principle and judgment”. All this also underlines the originality of Arendt’s way of thinking which makes her differ from other thinkers dwelling on the same subjects and questions. The study concludes by trying to get intentions to the potentials within Arendt’s conceptualisation of politics as “end-in-itself” as well as the constraints that her authentic framework bears.
Keywords: Arendt, means-end, goal-meaning, principle, judgment.
Özet: Bu çalışma, Hannah Arendt’in Politikaya Giriş başlıklı metnine odaklanıyor. Politika teorisinin ana metni olmasını tasarladığı, ne var ki tamamlayamadığı bu metinde Arendt politikayı hem derin bir anlam krizi içerisinde tespit etmekte, hem de politikaya bir anlam dairesi çizmeyi denemektedir. Okuduğunuz çalışmada bu anlam arayışının “araç-amaç” kategorisinin reddiyle şekillendiği ve “gaye, ilke, yargı” kavramlarından oluşan bir ilişkisellik içerisinde somutlandığı savunulmaktadır. Arendt’in incelikli ayrımlarının izi sürülerek kendisini benzer problemlere farklı yanıtlar üreten düşünürlerden ayrıştıran özgünlüğünün de tespit edilebileceği öne sürülmektedir. Çalışma, “kendinde amaç” olarak kavramsallaştırılan politikanın Arendt’in özgün çerçevesi içerisinde kavuştuğu olanaklarla birlikte, taşıdığı kısıtlara da dikkat çekmeyi deneyerek sonlanmaktadır.
Anahtar sözcükler: Arendt, araç-amaç, gaye-anlam, ilke, yargı yetisi.
✽
Mainstream versus agroecological approaches to the transformation of agriculture and food systems: An appraisal on the contribution of economics
SEVEN AĞIR, BİLGE ŞENTÜRK
This article provides an overview of the economics literature on agricultural and food system transformation and evaluates the reasons underlying the variation and limitations of the contributions that economic analysis provides on issues related to sustainable agriculture. First, the article classifies two distinct and, in some ways, conflicting approaches to sustainable agriculture: These two approaches (namely, ‘conforming’ and ‘radically transforming’) reflect different perspectives both on the content and scope of ‘transforming’ agriculture and food systems. While mainstream economic analysis seems to have engaged with issues of ‘adaptation’ under ‘conforming’ perspective of sustainable agriculture; it falls short of addressing issues that are key to ‘radically transforming’ variant of sustainable agriculture. The complexity and the scope of the simultaneous objectives that ‘radically transforming’ perspective embraces indicate various economic, social and political interactions involving synergies and trade-offs at various levels. In order to analyze these multilayered interactions and trade-offs, this study scanned four journals that economists have published in the field of sustainable agriculture and agroecology. These interactions and tradeoffs are analyzed by several strands of research, one lying at the margins of neoclassical environmental economics and another within ecological economics that positions itself against it. While the research agenda lying at the intersection of these two strands of literature seems to draw upon a paradigmatic expansion of neoclassical economics allowing models that are not built on perfect rationality and substitutability of resources, it also contains a methodological plurality in terms of assumptions (or their lack of) about methodological individualism and economic commensurability.
Keywords: Sustainable agriculture, climate change, international food organizations, agroecology, climate-smart agriculture, agricultural economics, ecological economics, environmental economics.
Özet: Bu makale iktisadın, tarım ve gıda sistemlerinin dönüşüm gündeminin ana sorularına dair katkı sağlama potansiyelini değerlendirmektedir. Bunun için öncelikli olarak sürdürülebilir tarım ve gıda sistemleri kavramı altında ortaya çıkan ve açıkça birbirine zıt olmasa da birçok açıdan birbiriyle uyumsuz iki ana yaklaşımın genel hatlarını ortaya koyuyoruz: “Uyumlandırıcı” ve “radikal dönüştürücü” olarak isimlendirdiğimiz bu iki yaklaşım tarım ve gıda sistemlerinde gerçekleşmesi hedeflenen dönüşümün kapsamı açısından da, iklim krizine dair öngörü ve önerileri açısından da birbirinden çok farklı yol haritalarını işaret etmektedir. “Uyumlandırıcı” yaklaşım altında öne çıkan konuların anaakım iktisadın araçları ile analizi mümkün ve yaygınken, bu yaklaşımın ele aldığı soruların dar çerçevesinin ve ele alınma yöntemlerinin tarım ve gıda sistemlerinde “kökten” bir dönüşümü gerçekleştirme amacı ile uyumlu olmadığını; “radikal dönüştürücü” yaklaşım altında özetlenen hedeflerin ise kapsamı ve çeşitliliği nedeniyle iktisadi, sosyal ve siyasi açıdan birçok etkileşim ve ödünleşim içerdiğini öne sürüyoruz. Bu çok katmanlı etkileşim ve ödünleşimlerin analizi amacıyla bu çalışmada, iktisatçıların sürdürülebilir tarım ve agroekoloji alanında yayın yapageldiği dört dergi taranmış ve özellikle neoklasik çevre iktisadının çeperinde gelişen ve karşısında gelişen ekolojik iktisadın öne çıkan farklı araştırma hatları ortaya konmuştur. Bu katkı potansiyeli bir yandan çevre iktisadının ve ekolojik iktisadın kesişiminde neoklasik iktisadın “kaynakların ikame edilebilirliği” ve aktörlerin rasyonelliği varsayımlarının terk edildiği bir paradigmatik esnemeden beslenirken, bir yandan da neoklasik iktisat ile özdeşleştirilen yöntemsel bireycilik ve iktisadi ölçekdeşliğe mesafe açısından çeşitlilik göstermektedir.
Anahtar sözcükler: Sürdürülebilir tarım, iklim değişikliği, uluslararası gıda kuruluşları, agroekoloji, iklim-akıllı tarım, tarım iktisadı, ekolojik iktisat, çevre iktisadı.
✽
Claiming “sovereignty” under heavy dependence: The changing dynamics and dilemmas of TRNC-Turkey relations
YONCA ÖZDEMİR
The division of the Cyprus island is an international problem that has not been resolved since 1974, and one of the main reasons for this is the de facto state established in its north, namely the Turkish Republic of Northern Cyprus (TRNC) as it was named in 1983. How the TRNC has survived to this day is an academic puzzle that has not been adequately researched so far. Like most de facto states, the TRNC has survived thanks to its patron state Turkey, who strongly supports it militarily, diplomatically, and economically. However, because of this intense support, the TRNC has remained as a political entity that is overly dependent on Turkey, and thus it could never achieve its goal of ‘international recognition as an independent state’. Over time, increasing economic problems and increasing interventions of Turkey in the internal affairs of the TRNC started to create discontent among Turkish Cypriots and pushed the Turkish Cypriots to question the existing order and seek alternatives beyond their de facto state. The aim of this study is to examine the changing TRNC-Turkey relations since 1974, particularly from 1999 to the present, in the light of the debates in the ‘de facto states’ literature. This article argues that the relationship of de facto states with their patron states is much more complex than a simple ‘puppet state’ situation and is shaped by the internal and external dynamics. However, changing the status quo is still impossible without the consent of the patron state. Therefore, de facto states are contradictory and anomalous political entities that live under heavy dependence despite their claims to sovereignty.
Keywords: de facto states, unrecognized states, patron states, Northern Cyprus, Turkish Republic of Northern Cyprus, Turkey.
Özet: Kıbrıs adasının bölünmüşlüğü 1974’ten beri çözülememiş bir uluslararası sorundur ve bunun temel sebeplerinden biri de kuzeyinde kurulan de facto devlet, yani 1983’te aldığı ismi ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’dir (KKTC). KKTC’nin bugüne kadar nasıl ayakta kaldığı yeterince araştırılmamış bir akademik bilmecedir. Çoğu de facto devlet gibi KKTC de kendisini diplomatik, askerî ve ekonomik açılardan yoğun bir şekilde destekleyen hamisi Türkiye sayesinde ayakta kalmıştır. Ancak bu yoğun destek sonucu KKTC, Türkiye’ye aşırı bağımlı bir politik yapı olarak kalmış ve böylece uluslararası platformda “bağımsız bir devlet olarak tanınma” hedefini hiçbir zaman gerçekleştirememiştir. Zaman içinde artan ekonomik sorunlar ve Türkiye’nin KKTC içişlerine yaptığı müdahaleler Kıbrıslı Türkler arasında hoşnutsuzluk yaratmaya başlamış ve Kıbrıslı Türkleri mevcut düzenin sorgulamaya ve de facto devletlerinin ötesinde alternatifler aramaya itmiştir. Bu çalışmanın amacı 1974’ten itibaren, ama özellikle de 1999’dan günümüze dek olan yakın dönemde değişen KKTC-Türkiye ilişkilerini “de facto devletler” literatüründeki tartışmalar ışığında incelemektir. Makalede iddia edilmektedir ki de facto devletlerin hami devletleri ile ilişkisi basit bir “kukla devlet” durumundan çok daha karmaşık olup zaman içinde iç ve dış dinamiklere göre şekillenmektedir. Ancak statükonun değişmesi yine de hami devletin onayı olmadan mümkün değildir. Dolayısıyla de facto devletler tüm egemenlik iddialarına rağmen ağır bağımlılık altında yaşayan çelişkili ve aykırı siyasi varlıklardır.
Anahtar sözcükler: de facto devletler, tanınmayan devletler, hami devletler, Kuzey Kıbrıs, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Türkiye.
✽
International migrations and migration directions: An analysis on migration to Turkey in the South-South
migration corridor
F. BİLGE CENGİZ
This article focuses on South-South migrations. It aims to examine the recent international migration movements to Turkey by referring to the conceptual framework that is relevant in South-South migrations. It is known that the migration movements between Southern countries have increased since the 1990s and this in terms of migration studies, means more than a quantitative increase. It is crucial to examine whether the migrations between Southern countries are qualitatively different from the migrations towards the Northern countries. The ongoing debates on this subject in the international literature have not yet been adequately addressed and discussed in the migration studies in Turkey. This study questions the meaning of this new trend, quantitative increase of migrations from southern countries, for Turkey. It argues that the main features seen in the South-South migratory movements are largely observed in the movements towards Turkey, but there are also some unique aspects that distinguish Turkey from other Southern countries.
Keywords: International migration, migration directions, South-South migrations.
✽
Özet: Bu makale gelişmekte olan ülkelerin kendi aralarındaki göç hareketlerini, bir diğer deyişle Güney-Güney göçlerini konu edinmektedir. Makalenin amacı son dönemde Türkiye’ye yönelen uluslararası göçleri Güney-Güney göçlerindeki temel özellikleri dikkate alarak incelemektir. 1990’lı yıllardan bu yana Güney ülkelerinin kendi aralarındaki göç hareketlerinin arttığı bilinmektedir. Bu durum göç çalışmaları açısından niceliksel bir artıştan daha fazlasını ifade eder. Burada Güney ülkeleri arasındaki göçlerin Kuzey ülkelerine yönelen göçlerden niteliksel olarak farklılıkları olup olmadığını incelemek son derece önemlidir. Uluslararası literatürde son dönemde bu konuda yürütülmeye başlanan tartışmalar Türkiye’deki göç araştırmalarında henüz yeterince ele alınmış ve tartışılmış değildir. Bu çalışma bu yeni eğilimin Türkiye açısından anlamını sorgulamaktadır. Çalışma, Güney-Güney yönündeki göç hareketlerinde görülen temel özelliklerin Türkiye’ye yönelik hareketlerde büyük ölçüde izlendiğini ancak Türkiye’yi diğer Güney ülkelerinden ayıran bazı özgün yanlarının da bulunduğunu ileri sürmektedir.
Anahtar sözcükler: Uluslararası göçler, göç yönleri, Güney-Güney göçleri.
On the double-bind of being an artist-academic at the university and the reassignment criteria
Borga Kantürk
This article is part of a research project that attempts to point to the differences between academic scientific content and academic artistic content on the axis of artists/academics working in Fine Arts Faculties in Turkey, pointing to a series of problems that the members of this community have experienced within the scope of the reassignment bureaucracies of the research university. At the center of the article is the research on the structural causes of the conflicts between the current bureaucracy of academic structures and the making of plastic arts in academia. In the context of academic research and study, the main problems created by methodological conflicts regarding scientific content and artistic content production processes, points of view and methodological differences were discussed, while on the other hand, the transformation of the reassignment processes, which became centralized within the university in Turkey, were highlighted. The focus is on the problem of artistic research, pedagogical and academic activities, the production of scientific academic content as well as the content of Art Faculties, and the subjection of the instructors to an assignment criteria evaluation, where they can only get “points” on these scientific productions.
Keywords: Artist academic, reassignment criteria, art schools, research university, art criticism, art writing.