Türkiye’de belediyeler ve kadın kooperatifleşmesi
BENGÜ KURTEGE SEFER
Türkiye’deki makro politikalarda kadın kooperatifçiliği girişimcilik ile özdeşleştirilmekte, kooperatifler bağımsız işletmeler olarak tanımlanmakta ve kadınların geleneksel cinsiyet rollerine uygun olarak kooperatiflerde üretime katılmaları teşvik edilmektedir. Bu politikalar, yerel yönetim birimlerinin kadın kooperatiflerine yönelik faaliyetlerini ve kooperatiflerin sürdürülebilirliğini doğrudan etkilemektedir. Kadın kooperatifleri belediyelerin kadınlara yönelik ekonomik destek ve güçlendirme faaliyetleri arasında önemli bir yer teşkil etmektedir. Bu makalede belediyeler ile kadın kooperatifleri arasındaki ilişkilerin toplumsal cinsiyet perspektifinden eleştirel bir okuması yapılacak ve toplumsal cinsiyet eşitsizliklerinin belediyelerin yönetişim anlayışı ve faaliyetleri üzerindeki etkisi irdelenecektir. Malatya Battalgazi’nin Kalbi Kadın Girişimi Üretim ve İşletme Kooperatifi örneği üzerinden kadın kooperatiflerine özgü belediye faaliyetleri ve bu faaliyetlerin planlama ve uygulama süreçlerinde verilen mücadeleler toplumsal cinsiyet perspektifinden değerlendirilecektir. Böylelikle belediyelerin kadın kooperatifleriyle ilişkilerini iki zıt belediyecilik anlayışı -toplumcu belediyecilik ve liberal sosyal belediyecilik- ile açıklayan akademik çalışmaların ötesine geçilecektir. Ayrıca bu makalede kadın kooperatifi, belediye ve yerel yönetim ağı içindeki diğer kamu kurumları arasındaki güç ve iktidar ilişkilerine odaklanarak söz konusu faaliyetlerin farklı aktörler arası mücadelelerin sonucu olduğu gösterilecektir. Bu ilişkileri yorumlarken öncelikle toplumsal cinsiyetin aktörlerin bakış açıları ve kararları üzerindeki etkisi incelenecektir. Malatya örneği, kurumların farklı yönetişim anlayışlarını anlamak dışında kooperatifler ve devlet kurumları arasında hiyerarşik ve dışlayıcı olmayan yatay bir yerel yönetim ağının imkânı üzerine düşünmek için de önemlidir.
Anahtar sözcükler: Kadın kooperatifleri, belediyecilik, toplumsal cinsiyet eşitsizliği.
İkinci Meşrutiyet Dönemi’nden Cumhuriyet’in ilk yıllarına meslekî temsil, sosyalizm ve komünistler
EROL ÜLKER
Bu çalışma Türkiye’nin kuruluş sürecinde korporatist hareket ile komünistler arasındaki ideolojik ve siyasal ilişkilerin nasıl geliştiği sorusuna odaklanmaktadır. İkinci Meşrutiyet Dönemi’nde İttihat ve Terakki Cemiyeti içinde Meslekî Temsil programını ortaya koyan korporatist hareket, siyasal ve iktisadi yaşamın belli başlı meslek gruplarını temsil eden korporasyonlar etrafında yeniden yapılandırılmasını önermektedir. Cihan Harbi’nin son yıllarında İTC içindeki muhalefete siyasal ve ideolojik bir içerik kazandıran Meslekî Temsil programı, Mütareke döneminde İttihatçı sol olarak adlandırılan, zaman zaman sosyalist ve hatta komünist olma iddiasında bulunan bir siyasal yönelim için önemli bir referans noktası haline gelmiştir. Bu korporatist yönelim ile İttihatçı solun dışındaki sosyalist ve Komintern çizgisindeki komünist gruplar arasında Mütareke döneminin farklı aşamalarında kimi temaslar ortaya çıkmıştır. Bu yazı, kuruluş sürecini Şubat 1925’te toplanan Akaretler Kongresi’yle tamamlayan Türkiye Komünist Partisi’nin (TKP), İkinci Meşrutiyet Dönemi’nden beri esnaf ve emek örgütlenmelerinde önemli bir aktör haline gelmiş olan meslekî temsil çizgisiyle nasıl bir ideolojik ayrışma yaşadığını tartışmaktadır. 1925-1926 döneminde TKP içinde ortaya çıkan Meslek dergisi ve Halk gazetesiyle ilişkiler hakkındaki tartışma bu açıdan önemli bir gündem oluşturmuştur. Yazının başlıca argümanı, Komintern’in TKP üyelerinin meslekçi bir yönelimi temsil eden bu yayınlarla işbirliği yapmasının önüne geçerek söz konusu ideolojik ayrışmada önemli bir rol oynadığıdır. TKP bu süreçte Komintern’in etkisi altında ideolojik olarak homojenleşirken, TKP’den uzaklaşan Şevket Süreyya ve Vedat Nedim gibi unsurlar daha sonra Kadro dergisinin kurucuları arasında yer almış, bu dergi vasıtasıyla Kemalizm’e ve CHP iktidarına radikal bir ideolojik yönelim verme çabasına girişmiştir.
Anahtar sözcükler: Meslekî temsil, korporatizm, sivil toplum, Türkiye Komünist Partisi, İttihatçı sol, sosyalizm.
Bir fail, bir kurtarıcı ve bir muamma: Cemal Paşa, Araplar ve Ermeniler
ÜMİT KURT
Suriye’deki görevi süresince Araplara ve Siyonist Yahudilere (bilhassa Filistin’deki) yönelik uyguladığı sert politikalarla bilinen Cemal Paşa’nın Ermeni soykırımındaki rolü her daim tartışma konusu olagelmiştir. Bilhassa son dönemde Cemal Paşa’nın Ermenilerin tehciri ve imhası sürecinde İttihat ve Terakki (İT) Merkezi ve Partisi’nin iki temel direği Enver ve Talat’tan farklı olarak aktif rol oynamadığı; tam tersine bu süreçte Ermenilere otoritesi ve gücü el verdiği ölçüde yardımlarda bulunduğu, hatta bu yardımları gerçekleştirebilmek için İstanbul’daki merkezî hükümet ve İT Merkezî Umumi mensupları ile karşı karşıya bile geldiği gibi hususlar üzerine önemli çalışmalar yapılmıştır. Bu makalede bahsi geçen bu tez sorgulanacak, Cemal Paşa’nın Birinci Cihan Harbi sırasında Ermenilere yönelik siyasaları irdelenecek ve bu meseleye ilişkin yaklaşımı analiz edilecektir. İlaveten, Cemal Paşa’nın bu süreçteki rolü ve bir soykırım/kolektif şiddet faili olarak failliğinin nasıl bir bağlama ve durumsallığa tekabül ettiği tartışılacaktır.
Anahtar sözcükler: Araplar, Cemal Paşa, Ermeniler, Ermeni Soykırımı, İttihat ve Terakki Cemiyeti (İTC).
Bir kent dis(ü)topyası(?): Bilkent Üniversitesi Dumansız Kampüs Politikası ve siyasal-üstüleşme
H. OZAN KARAYİĞİT
Bu çalışma, tütün karşıtı uygulamalarda kullanılan siyasal-üstü pratikleri incelemektedir. Çalışma, Bilkent Üniversitesi’ndeki sosyal-mekânsal dönüşümleri inceleyerek Nisan 2018 yılında üniversite senatosu tarafından alınan Türkiye’deki ilk Dumansız Kampüs Politikası ve beraberinde doğan demokrasi-üstü stratejilere bir eleştiri sunmaktadır. Geçtiğimiz iki yıllık süreç, düzensiz şekilde belirlenen tütün içilebilir sınırların yeni sosyal mekânlar üretişine tanıklık etmiştir. Bu dönüşüm sürecini incelemek için araştırmanın esas odağı, mekânsal düzenlemeler ve tütün sınırları çevresinde gelişen gündelik hayat ilişkisidir. Tütün yasağının başarısı ya da başarısızlığını ölçmek yerine, asıl amaç ütopik bir kentsel hayat yaratma uğruna alınan distopik yöntemleri gözler önüne sunmaktır.
Anahtar sözcükler: Dumansız Kampüs politikası, siyasal-üstülük, karşı-mekân, modenite.
Jacques Rancière’in emek tarihi çalışmaları: Proletaryayı nasıl yazmalı?
METE ÇETİK
Jacques Rancière düşünsel hayatının erken dönemine ait emek tarihi çalışmalarında 19. yüzyıl Fransız işçilerinin eşitlik iddialarını söz ve yazı alanında ifade etme biçimlerini konu almıştı. İşçiler kendilerine ayrılmış konum ve kamusal tartışmalarda takdir edilmiş katılım haklarını genişletmek için söz ve yazı alanındaki diğer tüm insanlara eşit olan kapasitelerini sergilemeye çalışıyordu. Bu eşit kapasite iddialarını gösterebilmek için işçiler önceden ayrıntıyla düzenlenmiş zaman örgütlenmesini değiştirmeyi zorunlu görmüş ve kendilerini eğitebilecekleri, sanat ve felsefe üzerine çalışabilecekleri bir zaman yaratmaya çalışmışlardı. Yaşayabilmek için bedenen çalışmak zorunda olmadıkları ve bu lükse sahip diğer tüm insanlarla eşit oldukları bir dünyayı hayal etmeye başlamaları 19. yüzyıl Fransa’sının sosyalist entelektüelleri ile karşılaşmalarıyla başladı. Okumaya ve tartışmaya ayırabilmek için günün dinlenme saatlerinden artırdıkları bir zaman dilimi olarak proleterlerin gecesi bu şekilde ortaya çıkmıştı. İşçiler toplumda sahip oldukları konum ve kimliklerini sahiplenmek ve kalıcılaştırmaya çalışmaktansa bu kimlikten çözülmeyi başardıkları ölçüde eşitlik mücadelesinin etkin failleri, proleter özneler haline gelmekteydiler. Jacques Rancière emek tarihi çalışmalarında işgücü ya da sektör verileri, ekonomik sosyal göstergeleri ile işçi sınıfının bir tür profilini ya da sınıf kültürünü ortaya koymaktansa sınıfın eşitlik mücadelesi yürüttüğü sıradaki bu proleter özneyi anlatmaya çalışmıştır.
Anahtar sözcükler: Jacques Rancière, proletarya, sınıf bilinci, siyasi özneleşme, emeğin öznelliği, emek tarihi, eşitlik, estetik, Fransa işçi hareketi, Gabriel Gauny.
Türkiye’de ve dünyada kuantum teknolojilerinin mevcut durumu: Toplumsal çerçeveden bir bakış
İBRAHİM SEMİH AKÇOMAK - ZEKİ SESKİR
Bu çalışmada, potansiyel bir teknolojik devrim olarak kuantum teknolojilerinin Türkiye’de ve dünyada mevcut durumu incelenerek, toplumsal etkilerinin hangi bağlamda okunabileceği tartışılıyor. Makalede ilk olarak tekno-ekonomik paradigma yaklaşımı çerçevesinde bu teknolojik devrimin nasıl incelenebileceğine ve gelişmekte olan ülkelere hangi fırsatları sunabileceğine değiniliyor. Ardından dünyada ve Türkiye’de kuantum teknolojilerinin durumu ikincil kaynaklardaki verilerden özetleniyor. Sonrasındaysa, bilgisayım gücüne erişim ve güvenli iletişim gibi alanlarda kökten değişimler getirmesi beklenen ikinci kuantum devriminin olası toplumsal etkileri iki ana başlık altında, 19 alan uzmanıyla yapılan görüşmelerden faydalanarak inceleniyor. İlk olarak, kuantum teknolojilerinin yayılması ile ortaya çıkacak zenginliğin bölüşümü meselesi ve olası bir küresel bilgisayım gücünün tekelleşmesi probleminin toplumsal etkileri tartışılıyor. İkinci başlıkta, toplumun hangi kesimlerinin bu teknolojik dönüşümün paydaşı olduğu ve bunun var olan eşitsizliklerle ilişkileri tartışılıyor. Son olarak, kuantum teknolojiler için farkındalık yaratmak ve altyapı oluşturmak arasındaki nedensellik ilişkisine dikkat çekerek Türkiye’de daha aktif bir kamu politikasının gerekliliğine vurgu yapılıyor.
Anahtar sözcükler: Kuantum teknolojileri, tekno-ekonomik paradigma, teknolojik değişim, ikinci kuantum devrimi.
Muhafazakâr estetik deneyimin kurucusu olarak muhafazakâr moda bloggerları
SEMİRAY YÜCEBAŞ
Muhafazakâr moda blogları, günümüzde önemli moda mecraları arasına girmiştir. Muhafazakâr moda bloggerları muhafazakâr bir estetik biçiminin şekillenişinde önemli bir rol oynamaktadır. Bu çalışmada muhafazakârlığın politik evreni bağlamında kadının konumu, muhafazakârlık ve estetik yaşam deneyimleri arasındaki ilişki ve bu deneyimlerin muhafazakâr medya bloggerları tarafından nasıl işlendiği incelenmektedir. Çalışmada kuramsal bir zemin oluşturduktan sonra son dönemin tanınmış moda ikonlarına ait blog sayfaları ve sosyal medya hesapları incelenmektedir. İncelemede iki bloggerın Instagram hesaplarından belirli bir dönem aralığındaki paylaşımları ve iki blog sayfasının araştırmanın yapıldığı tarihteki güncel paylaşımları ele alınmıştır.
Anahtar sözcükler: Muhafazakârlık, moda, kadın, blogger.
Kapıcılar ve apartman sakinleri: Uzak insanların yakın etkileşimi
SEFA ŞİMŞEK
Kapıcılar ve apartman sakinleri özgeçmiş, kültürel kimlik, sosyoekonomik statü, yaşam biçimi ve tüketim alışkanlıkları gibi pek çok bakımdan birbirine en uzak iki sosyal grup meydana getirir. Bununla beraber, bu iki grup en uzak dünyaların bir arada yaşadığı ve iç içe geçtiği yakın bir etkileşim sistemi yaratır. Bu durum, kapıcılar ve apartman sakinleri arasındaki gündelik ilişkilerin disiplinlerarası akademik bir araştırma projesinin en vemli konularından biri haline getirir. Bu çalışmada nicel ve nitel bakımdan son derece sınırlı durumdaki mevcut literatrürden faydalanarak kapıcılar ve apartman sakinleri arasındaki çokyönlü etkileşim sürecinin analiz edilmesini amaçlayan kuramsal ve yöntembilimsel bir araştırma çerçevesi sunulmaktadır. Söz konusu araştırma çerçevesinin temel sorunsalları olarak, statü-gelir ikilemi, kırsal ve kentsel kültürlerin etkileşimi, geleneksel ve modern yaşam tarzlarının karşılaşması, cinsiyet ilişkileri, karşılıklı iletişimsel eylemler ve güç olgusu temelinde gelişen ilişki biçimleri önerilmektedir. Bu sorunsalları açımlayan ve operasyonel kılan araştırma sorularına gerekli ve doyurucu cevapların bulunabilmesi için en uygun yöntemlerin etnografik alan çalışması, derinlemesine mülakaat, katılımcı gözlem ve odak grup tartışması gibi nitel araştırma yöntemleri olduğu düşünülmektedir. Araştırmanın iki veya üç farklı örneklem üzerinde yürütülmesi karşılaştırma yapmayı mümkün kılan zengin veriler elde edilmesi bakımından son derece faydalı olabilir.
Anahtar sözcükler: Kapıcı, apartman sakini, statü-gelir ikilemi, cinsiyet ilişkileri, güç ilişkileri, kültürel ayrışma, apartman hayatı.