Üçüncü Dünya'nın Sonu mu?
Üçüncü Dünya kavramı dünyanın iki bloğa ayrıldığı günlerde doğdu, Soğuk Savaş yıllarında serpilip büyüdü, o günlerin jeopolitik durumu ve ideolojik değerleriyle gelişip olgunlaştı. 1980’lere gelindiğinde Üçüncü Dünya kavramı bir hayli yaşlanmış, eski anlamını yitirmişti; yerini günün modası “globalleşme”ye terk ediyordu.
Türkiye'de Siyasal Partiler Cilt 1İkinci Meşrutiyet Dönemi
Tarık Zafer’in biliminin ana özelliği “inkılâp tarihi”mizin bu romantik yapısını serinkanlılıkla sorgulaması. Türk toplumsal bilimlerine, siyasetine, tarihine yaptığı en büyük katkı bu kısır döngüyü aşması. Araştırıcı bir kimlikle düne eğilmesi ve uluslaşmayı, ulus-devleti insancıl, hümanist bir açıdan çözümlemesi...
Türkiye'de Arabesk Olayı
Daha ilk bakışta iştah kabartan kitaplardan değil, Türkiye’de Arabesk Olayı. Konu, çok işlenmiş, tartışıla tartışıla neredeyse bıkkınlık getirmiş bir konu. Üstelik, yerel kültürle böylesine “köklü” alışveriş içinde bulunan bu konuda kalem oynatan da bir İngiliz, Martin Stokes. Ancak, deyimi mazur görün, kazın ayağı hiç de öyle değil.
Türk Sağının Üç HaliMilliyetçilik, Muhafazakârlık, İslâmcılık
Milliyetçilik, Muhafazakârlık, İslâmcılık... Türk Sağının ana ‘malzemesi’ olan bu üç ideoloji, üç ayrı pozisyon olmanın ötesinde, beraberce bir yumak oluşturmuyorlar mı? Öyleyse, birbirine nasıl bağlanıyor, nerelerde kesişiyor, birbirleriyle nasıl içiçe geçiyorlar? Bu üç ideoloji, Türk Sağının üç hâli olarak düşünülemez mi? Milliyetçilik, katı hâli: sağın dilbilgisi/grameri... Muhafazakârlık, gaz hâli: bir üslûp ve ‘hava’... İslâmcılık, sıvı hâli: onsuz olunmaz bir imge ve değer kaynağı.
Taklitçiler
Geçen yıl, Gerillalar’ı yayımlarken, Naipaul için şöyle demiştik: “Kitaplarındaki imzayla V.S. Naipaul, tam adıyla Vidiadhar Surajprassad Naipaul, Trinidad’dan İngiltere’ye, oradan dünyanın dört bir yanına ve çoğunlukla mazlumların, mağdurların ses verdiği ülkelere uzanan bir hayatın yazarı. Gezi, izlenim, araştırma, roman... Naipaul’un farklı türlerdeki eserleri, keskin bir zekânın süzgecinden geçmiş, ustaca anlatılmış çarpıcı gözlemlerde buluşur. O gözlemler farklı coğrafyalara dağılır.”
Selanik'ten İstanbul'aBir Ömrün Hikâyesi
En ilginç dönemlerde en ilginç yerlerde olmak... Kader’i ille de olumsuz anlamıyla almazsanız, Reşat D. Tesal’ın kaderi böyle çizilmiş; ömrü böyle geçmiş. Yüzyıl başlarında Selanik, küçük yaşta ve ateşin çok yakınında Birinci Dünya Savaşı, sonra Kurtuluş Savaşı’na biraz içeriden biraz dışarıdan bakış...İlginç bir hayat, ilginç bir hayat hikâyesi ve bu hikâyeyi tevazu’dan taviz vermeksizin aktaran bir üslûp, bir tavır: Selânik’ten İstanbul’a anı meraklılarının da, tarih meraklılarının da vakit ayırmalarına değecek bir kitap.
Ay Şarkısı
Eski solcuların romanı, Ay Şarkısı. Her anlamıyla: Eskiden beri solcu olanlar, solculuğu eskide bırakmış olanlar ve gündüz “businessman” gece “solcu sanat adamı” olanlar...Özal’ın “fazlasıyla münbit ve fleksibıl bir çocuk” sözleriyle övdüğü danışman-reklamcı Semih; yardımcısı, bir sonraki kuşaktan, zaman zaman gündüzleri de solcu Altan; yıllardır gazeteden başka hiçbir şey okumayan, restore ettiği bir tarihî Rum evinde oturan, eski muhbirlerden mimar Tuğrul; muhbirliğe devam eden akademisyen Cahit...