Özetler

1782’de bir Kızılbaş katliamı: Hafıza, karalama ve şiddet
FİKRET YILMAZ

Bu makale, 1782 yılında Karahisar-ı Sahip sancağında Emre Sultanlı köylüleri hakkındaki bir soruşturmayı ve sonuçlarını incelemektedir. Söz konusu kovuşturma, yüzden fazla köylünün hayatta kalmak için sığındıkları dergâhla birlikte yakılarak öldürüldüğü bir katliam ve Emre Sultan köyünün yok edilmesiyle sonuçlanmıştı. Olaylardan sonraki yazışmalarda, soruşturma ve katliamın sebebi, Emre Sultanlı köylülerin Kızılbaş oldukları ve kendisini mehdi ilan eden bir şeyhin önderliğinde bir ayaklanma başlatacakları gerekçeleriyle açıklandı. Ancak, Osmanlı İmparatorluğu’nda Kızılbaşlara karşı yürütülen sistematik takibatın uzun yıllar önce sona ermesi ve olayla ilgili yazışmalardaki çelişkiler sebebiyle ileri sürülen ayaklanma iddiasının doğru olmama ihtimali bulunmaktadır. Bu gerekçenin katliamın bahanesi olarak sancak yöneticileri tarafından üretilmiş olabileceği makalenin ana tezi olarak savunulmaktadır. Öte yandan makale, Kızılbaşlara yönelik iftira ve karalama söylemiyle yüklü hafızanın 16. yüzyılda üretildiği bağlamda kalmadığı ve 1782 yılına kadar yeni unsurlarla genişlemeye devam ettiği sonucuna da varmaktadır. Bu söylemin, Kızılbaşların maruz kaldığı fiziksel şiddetin ön aşamasını oluşturduğu ve aslında ayrılmaz bir parçasını temsil ettiği de makalede incelenen konular arasındadır.

Anahtar kelimeler: Osmanlı tarihi, Kızılbaş, Alevi, Bektaşi, ilhad, mum söndürme, katliam, hafıza, şiddet

*

İktisadi düşünce tarihçiliği, modern kamu maliyesi ve Osmanlı maliyecileri, 1876-1908
NADİR ÖZBEK

Bu çalışmada bir kısmı iktisat ve maliye konularında önemli eserler vermiş Osmanlı bürokratlarının zihniyet dünyası ve bu aktörlerin Osmanlı maliyesinin sorunlarına ilişkin düşünceleri ve çözüm önerileri incelenecektir. Osmanlı arşivlerinde, maliye nazırları dahil olmak üzere çeşitli düzeyde Osmanlı bürokratlarının, genellikle padişaha veya dönemin maliye komisyonlarına sunmak üzere yazmış oldukları vergi tahsilatı, borç yönetimi, para ve kredi konuları, bütçe açığı, iktisadi kalkınma gibi konuları ele alan çok sayıda rapor (layiha) bulunmaktadır. Osmanlı-Türkiye tarihçiliğinde, maliye alanında Tanzimat döneminde oluşturulan kurum ve pratiklerin en iyi ihtimalle Batı kurumlarının kötü birer kopyası olduğu ve Osmanlı bürokrat ve aydınlarının iktisadi düşünce alanında uzun vadeli perspektiften yoksun bulundukları genel kabul görmüştür. Bu yazıda, modern kamu maliyesini oluşturan kurum ve pratiklerin sermaye birikiminin yerel ve küresel ihtiyaçları doğrultusunda toplumsal emeğe göre el konulmasını sağlayan idari teknolojiler olduğu gerçeğini unutmadan, iktisat ve maliye tarihçiliğimizdeki örtük olmakla birlikte hâlâ canlı olan yaygın modernleşmeci ve Avrupamerkezci yaklaşımların eleştirisi yapılacaktır.

Anahtar kelimeler: Osmanlı kamu maliyesi, modern mali devlet, Osmanlı iktisadi düşünce tarihi, Osmanlı tarihi

*

Kayıp bir çoban ile “kerametleri”nin izinde: Munzur Baba ve “efsaneleri”
YALÇIN ÇAKMAK

Dersim (Tunceli), Kızılbaş-Alevi tarihi açısından önemli bir inanç merkezi olarak tarih boyunca isminden sıklıkla bahsedilen bir coğrafya oldu. Bu özelliğini ona, bahse konu inancın önemli yapı taşları arasında yer alan birçok ocak ve kutsal mekâna ev sahipliği yapması sağladı. Bu bakımdan “Munzur” yahut “Munzur Baba” ismi ve yine mezkûr isimle anılan “Munzur Gözeleri” ya da “Munzur Suyu” da asırlar boyunca bölgedeki inanç evreni içerisinde önemli yer tutan, kutsal bir mekân işlevi gördü. Önemi tarihsel kayıtlarla sabit olan bu kutsal mekânın isminden-efsanesine dair bugüne değin birtakım aktarımlar ve bunlardan hareketle yapılan çeşitli değerlendirmeler elbette mevcuttur. Fakat bu uğraşılar üzerine ortaya konulan veri ve yorumlar, günümüzün inananı ve modern okuruna bütünlüklü bir analiz yapma imkânı vermediği gibi kafalardaki soru işaretlerine de hâlâ tatminkâr bir cevap sunmamıştır. Bunda da özellikle Munzur adlı karakterin gösterdiğine inanılan kerametinin bir kısmına tekabül eden “hac” odaklı anlatının kendisi gelir. Bu çalışmada, mevcut belge ve ka yıtlardan hareketle; Munzur isminin etimolojisi başta olmak üzere, hikâyesine konu hac anlatısının farklı coğrafyalardaki muadilleriyle mukayesesi ve son olarak bu ana anlatının artık gölgesinde kalan “kurtlarla diyalog geliştiren çoban Munzur”a ait otantik, farklı bir anlatının ortaya konulmasıyla, okura farklı bir okuma ve yorum geliştirme imkânı sunulması amaçlanmaktadır.

Anahtar kelimeler: Munzur, Alevi-Kızılbaş, Dersim, Tunceli, keramet

*

Duygusal eğilimler, Bolşevizm ve Stalinizm: Stalin’in duygu dünyasının rasyonel tarafı
RONALD GRIGOR SUNY

Churchill, Stalin’i “gizemle sarılı, muamma içinde bir bilmece” olarak tanımlayarak Sovyetler Birliği’ni anlamanın zorluğunu ifade etti. Stalin’in Nazi-Sovyet Paktı’nı kabul etmesi, Britanya başbakanı için bile şaşırtıcıydı ve ulusal çıkarların rasyonelliği ile açıklanabilir görüldü. Stalin’in iç ve dış politikadaki tercihleri sadece ekonomik hesaplamalarla değil, kişisel güvensizlikler ve iktidar arzusu ile şekillendi. Stalin’in devrimci geçmişi ve kişisel deneyimleri, empati yeteneğinin aşınmasına ve onun yerini Makyavelci bir hesapçılığın almasına neden oldu. 1930’larda Stalin, çevresindekilere duyduğu güvensizlik ve korku ile, sert ve stratejik tercihler yaptı. Stalin’in siyasi iktidarı, sınıf mücadelesi ve iç savaş sırasında duygusal bir eğilim ve rasyonel hesaplamalarla sürdürüldü. Stalin’in güvensizlik ve korkusu, parti içindeki tasfiyeler ve terör politikalarını körükledi. 1930’larda Sovyetler Birliği’nde duygusal eğilim, büyük ölçüde korku, ihanet ve savunmasızlıkla şekillendi. Stalin’in siyasi tercihleri, büyük sosyal mühendislik projeleri ve kitlesel tasfiyelerle bağlantılı olarak duygusal bir ortam yarattı. Stalin’in liderliği altında, Sovyetler Birliği’nde bireyler devrim ve sosyalizmin inşasıyla bütünleşmiş siyasi bilinç sahibi yurttaşlar olarak yeniden yaratılmaya çalışıldı.

Anahtar kelimeler: Stalin, Bolşevizm, Sovyetler Birliği, duygular, siyasi bilinç

*

Sıra dışı bir işadamının sıra dışı olmayan önerileri: Muzaffer Halim Neyzi’nin Büyük İstirham’ı
EROL ORTABAĞ

Muzaffer Halim Osmanlı devrinde doğup memuriyete başlayan, Birinci Dünya Savaşı bitiminde memuriyetle ilişiği kesildikten sonra iş dünyasına atılan sıra dışı bir işadamı tipidir. Kurtuluş Savaşı’nın ilk yıllarında Ankara’ya giderek orduya askerî levazım tedariki işinde başarı göstermiş, izleyen yıllarda kamuya mal tedariki ve işlerin ihalelerini üstlenmiş, ara ara iflas etmesine karşın yeni işlere girişmekten geri kalmamıştır. İşleri dışındaki en önemli hobisi iktisat ve maliye alanında yazılmış Almanca ve Fransızca kitaplar okumaktı.Okuma uğraşı onu, 1929 Büyük Dünya Buhranı’nın tüm dünyayı sardığı bir ortamda Türk ekonomisinde yaşanan para kıtlığı sorunu konusunda önerilerini içeren Büyük İstirham adlı kitabını yazmaya itmiştir. Kendi mali imkânlarıyla bastırdığı kitabını en üst düzeyden başlayarak bakanlar ve akademik camiayla tartışmak üzere sunmuştur. Eserinin temel odağı, para kıtlığı sorunu çözülmesi için altın para standardının terk edilmesi, uluslararası geçerliliği olmayan (konvertibilite) milli Türk parasının emisyonunun kademeli olarak artırılması, bununla kamu yatırımlarının finansmanının sağlanması, çalışanların cebine para girmesi ve ekonominin deflasyon ortamından çıkarılmasıdır. Bu makale, önerileri dikkate alınmadığı gibi kitabı toplatılma ve hakkında kovuşturma açılma tehlikesi geçiren Muzaffer Halim’in unutulmuş bu eserini inceliyor.

Anahtar kelimeler: 1929 Dünya Ekonomik Buhranı, Türkiye ekonomisi, para politikası, altın para standardı, deflasyon, emisyon hacmi

*

Osmanlı fotoğraf tarihi literatürü: Bir tarihyazımının tarihi
İDİL ÇETİN

Batı ülkelerinde fotoğraf tarihinin kendi başına bir araştırma konusu olarak ortaya çıkışı, fotoğrafın 1970’lerde Batı sanat piyasalarında değer kazanmasıyla birlikte şekillendi ve bu dönemde eleştirmenleri, fotoğrafın yeniden keşfedildiği bir çağa tanıklık ettiklerini söylemeye sevk edecek kadar çok sayıda çalışma art arda yayımlandı. Türkiye’de fotoğraf tarihine dönük ilgi de bu gelişmenin etkisiyle doğdu ve konuyla ilgili ilk kapsamlı çalışmalar eski fotoğraf koleksiyonerliği etrafında hem Türkiye hem de yurtdışı piyasalarından temin edilen fotoğraflarla yapıldı. Bu makale, Türkiye’de fotoğraf tarihinin bir ilgi konusu haline geldiği koşulları ve bu koşulların ne tür çalışmalar ortaya çıkardığını incelemektedir. Ardından bu çalışmalardan türeyen hâkim anlatıların fotoğraf tarihi alanında hangi konuları göz ardı ettiğini ve görünmez kıldığını tartışmaktadır.

Anahtar kelimeler: Osmanlı fotoğraf tarihi, fotoğrafın tarihyazımı, Yeni Fotoğraf dergisi, Bonfils Stüdyosu, Abdullah Biraderler