Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar’ın 20. sayısı ile karşınızdayız.
Türkiye tarihinin önemli dönüm noktalarından ve araştırma başlıklarından bir tanesi olan Tanzimat’a ilişkin “yeni yaklaşım” adlandırmasını sonuna kadar hak eden bir dosya hazırlamış olmaktan mutluyuz. Bunun için Edhem Eldem, Özgür Türesay, Alp Eren Topal ve Marc Aymes’e ve yazıların geliştirilmesindeki katkılarından dolayı anonim hakemlerimize çok teşekkür ediyoruz.
Tanzimat tarihte dönüm noktası olarak ele alınan birçok olguda geçerli olduğu gibi tarihyazımında kolaylıkla ifrat ile tefrit arasına sıkışan bir şekilde ele alınabiliyordu. Uzun bir süre özellikle 1789 Fransız Devrimi’nin ve genel olarak Batı Avrupa liberal düşüncesinin Osmanlı İmparatorluğu’nun sınırlı devlet yöneticisi üzerindeki etkisi ve Düvel-i Muazzama’nın baskısı ile açıklanıyor ya da anlamlandırılıyordu. Zamanla ilk başta vehmedilen ağırlığını yitiren her tez gibi her türlü değişimin Batı’dan geldiğini varsayan bu eğilimin farklı biçimlerine karşı Gülhane Hatt-ı Hümayunu’nun Osmanlı İmparatorluğu’ndaki yerli kökenlerine işaret eden, onu Osmanlı ve İslam bağlamında ele alan bir karşı tez ortaya çıktı. Sembolik olarak ilkine örnek olarak
Tanzimat’ın 100. Sene-i devriyesi vesilesiyle 1940 yılında yayımlanan Tanzimat I derlemesi verilirken, ikinci tezin Butrus Abu-Manneh’in 1994 senesinde yayımlanan ünlü makalesinde ortaya konulduğu düşünüldü. Dosyamızda yer alan makaleler Tanzimat’ın tarihyazımına ilişkin çok boyutlu bir tartışma yürütüyorlar. Ancak dosyamızdaki yazıları okuduğumuzda çok bilindiği ve çalışıldığı düşünülen Tanzimat’a dair daha yapılacak çok şeyin olduğunu görmek şaşırtıcı bulunacaktır. Tanzimat üzerine birikmeye devam eden literatüre bu anlamda katkıda bulunmak dergimiz açısından bir kıvanç kaynağı.
Dosyamızı Edhem Eldem’in makalesi ile açıyoruz. Eldem yukarıda bahsettiğimiz Abu-Manneh’in 1839 Tanzimat Hatt Hümayunu hakkında görüşlerimizi ciddi şekilde etkilemiş olan ve belgenin “İslami kökenleri”ne vurgu yapan tezini eleştirel bir gözle irdeliyor. Dönem kaynaklarını ayrıntılı bir şekilde ele alan Eldem, Abu-Manneh’in tezini destekleyecek somut delillerin zayıflığına işaret ederken Avrupa’nın desteğini elde etmeyi ve II. Mahmud’un sınırsızlaşmış iktidar anlayışını da nihayetlendirmeyi hedef alan bu dönüşümde Reşid Paşa’nın yerini teyit eden bulguları kapsamlı bir şekilde inceliyor. Hattın dili, yazıya geçirilirken dikkate alınan hususların tahlili, Tanzimat düşüncesini şekillendiren saiklerin belirli zaman aralığındaki dönüşümü, tebaaya ve çevirilerek sunulduğu dünyaya hitap ederken tercih edilen vurgular bu makaleye çok zengin bir izah imkânı veriyor.
Tanzimat’ın “önemli ama aynı zamanda da hâlâ en az çalışılmış anlar”dan biri olduğunu öne süren bu makaleden sonra Özgür Türesay’ın çalışması geliyor. Türesay makalesinde Takvîm-i Vekayi’nin siyasi dili ve söylemine odaklanarak Tanzimat öncesinde hatt-ı hümayunun arkeolojisini yapıyor. Siyasi düşünce tarihimizde hakkıyla kullanılmamış ve araştırılmamış olan ilk resmî gazetenin dönemin zihniyetini anlamak açısından ne kadar muazzam bir kaynak olduğunu vurgulayan Türesay, gazetede dile gelen reformcu söylemin temel kelime-kavramlarını Tanzimat bağlamında ele alıyor.
Bu iki makalenin ardından Alp Eren Topal’ın Tanzimat bağlamında bir örnek olay ve eser incelemesini okuyoruz. Sarıyerli Hoca Sadık Efendi’nin yazma eseri “Tanzir-i Telemak” üzerinden Topal, 1869 yılında Hoca Sadık’ın Akka’ya sürgün edilmesine yol açacak olayları ve hocanın zalim yöneticilere karşı isyanın meşruiyet ve mecburiyetine vurguyaptığı tartışmasını gündemimize getiriyor. İslam ve semavi dinlere dair müsavat ve hürriyet odaklı radikal bir yorum getiren Hoca Sadık’ın yazma eserine dair bu incelemenin döneme dair farklı bir bakış açısına yol vereceğini düşünüyoruz. Dosyamızın son yazısında Marc Aymes Tanzimat’ın reform dönemi üzerine yapılan çalışmaların ekseriyetinin imparatorlukta alınan reform kararlarının sistemli bir sonuç ortaya çıkarmadığını varsaydıklarını yazıyor. Bu çerçevede tarihyazımının artı ve eksilerini değerlendiren makale reform teorisinin ana hatlarını sergilemeyi amaçlıyor.
Dosya dışı yazılarımızdan ilkinde Vincent Benedetto 1904-1914 arasında Fransız sosyalistlerinin gazetesi L’Humanite’nin gözünden Osmanlı İmparatorluğu’na ve imparatorluktaki sosyalist hareketlere bakıyor. Son zamanlarda Osmanlı sosyalist hareketine ilişkin artan çalışmalara farklı bir kaynağın gözünden bakan Benedetto’nun çalışması literatüre önemli bir katkı yapıyor. Gazetenin önde gelen ismi Jean Jaurés’in adı bugüne kadar Türkçede büyük oranda İştirak gazetesine gönderdiği kısa mesaj ile anılırken bu makale Fransız sosyalistlerinin Osmanlı’yı nasıl gördüklerinin yanında, imparatorluktaki grevlerin, gazetelerin, örgütlerin bilgisinin Fransa’ya ne şekilde ulaştığını gözler önüne seriyor.
Tarih ve Toplum 2005 yılında akademik hakemli bir dergi haline geldiğinde adına Yeni Yaklaşımlar terkibini eklemişti. Bu, isme dair bir değişiklik kaygısı ile değil sürekli değişim halinde olan historiografinin yeni alanlarını, yeni yöntemlerini, yeni kuşaklarını tarihsel çalışmaların zenginleşmesine yol açmak için yapılmış bir açılımdı. Türkiye’de birçok değerli bağımsız akademik süreli yayın zor koşullarda yaşamlarını sürdürmeye çalışıyorlar. Ancak bu yayınların en temel özellikleri Türkiye üzerine odaklanmış olmaları. Tarih alanında bu daha fazla görülen bir olgu. Bundan dolayı Türkiye’de Türkiyat niteliğini aşan bir dergi bulmak geçmişten günümüze hemen hemen imkânsız. Tarih ve Toplum ilk döneminde (1984-2003) bunun sınırlarını aşan birçok yazı yayımlamış da olsa gerek o dönem gerekse 2005 yılından sonra bu sınırlılığın bir parçasıydı. Dergiyi 2020 yılında yeniden yayımlamaya başladığımızda Türkiyatın ötesine geçen bir tarih dergisi olmak en başta gelen arzularımızdan bir tanesiydi. Türkiye üzerine çalışmayan yazarların, araştırmacıların, hatta Türkçe bilmeyen başka diyarların ve mevzuların uzmanlarının, Türkiyeli okur için kaleme alacakları yazılar ile zenginleşen bir tarih dergisi olmak iddiası bizleri heyecanlandıran bir husustu. Daha önce Türkçe dışı bir dilde yazılmış makalelerin çevirisi değil de Türkiyeli okur için kaleme alınmış yazı alabilmek ve bunu akademik hakemlik sürecinden geçirerek Türkçeye kazandırmak en temel amacımızdı. Üçüncü devam sayımızda bu konuda arkası gelecek bir adımı atmış olmak bu sayımızdaki başka bir mutluluğumuz.
Goran Krnic ve Marko Zubak’ın kaleme aldıkları ve Sosyalist Yugoslavya’da basketbolun yoktan ülkenin en önemli kültürel hasletlerinden bir tanesi haline gelmesini tahlil ettikleri makale birçok açıdan zihin açıcı nitelikleri haiz. Yazı sadece spor tarihine toplumsal tarihin merceğinden bakmakla kalmıyor, bir konunun farklı veçheleri ile nasıl ele alınabileceğinin engin sınırları hakkında da tarihyazımına dair güzel bir örnek sunuyor. Gündelik hayatın tarihinden yaşam tarzına 20. yüzyıl tarihinin özgün siyasal deneyimlerinden bir tanesi olan Yugoslavya sosyalizmini değerlendirmek için farklı bir pencere açıyor. Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar Türkçe yazmayan sosyal bilimcilerin farklı ülke ve bölgeler ya da konular hakkında ürettikleri bilgileri Türkiyeli okuyucu ile buluşturmaları için bir köprü olmayı sürdürecek.
Dergimizin son yazısı Emre Can Dağlıoğlu tarafından kaleme alınan ve Konstantina Andrianopoulou ile Anna Vakali’nin yayına hazırladığı 1821 Yunan Devrimi: Yunan Tarihyazımında Yeni Yaklaşımlar kitabını değerlendiren bir eleştiri. Dergimizde yer bulmasını arzu ettiğimiz benzer değerlendirmelere de örnek olacak bu yazı için sayın Dağlıoğlu’na teşekkür ederiz. Son olarak dikkatli okuyucularımızın gözlerinden kaçmayacağı gibi bu sayımız ile birlikte Tarih ve Toplum Yeni Yaklaşımlar geçmişte olduğu gibi sadece İletişim Yayınları’nın “kirpisi” ile yayın hayatına devam edecek. İlk iki sayımızda Tarih Vakfı ile gerçekleştirdiğimiz ortaklığımız, vakfın kendi akademik dergisini yayımlama kararı alması ile sona erdi. Türkiye’nin daha fazla sayıda bağımsız ve bilimsel süreli yayına olan ihtiyacı olduğu açık. Bu yeni dergimizi selamlıyor ve başarılar diliyoruz.
Cumhuriyet’in kuruluşunun 100. yılını idrak edeceğimiz 2023 yılının Bahar’ında yeni sayımızda tekrar görüşmek dileğiyle...