Panorama
Türkiye yakın tarihinin çeşitli dönemlerini romanlarında konu alan Yakup Kadri Karaosmanoğlu’nun Panorama’sı, Kurtuluş Savaşı ve sonrasının işlendiği Ankara romanının devamı sayılabilir. Yazar bu kitabında çok partili döneme geçişin çeşitli özeliklerini ve devrim heyecanının sönüşünü anlatıyor.
Hikâyeler
İstanbul sınırları içine sıkışıp kalan hikayemizi yurt yüzeyine açan Karaosmanoğlu’nun bu kitaptaki anlatılarında aşk yüzünden veya düşman zulmünden bilinci sakatlanmış, saplantılı, isterik, melankolik, yerini yadırgayan insanlar var. 20 hikayeden oluşan kitabın tüm karamsarlığına rağmen yazar, insanın tek kurtuluş umudunu yine insanda aradığını sezdirir.
Zoraki Diplomat
Türk toplumunun son yüzyılda geçirdiği tarihî aşamaları yaşayan, siyasî dönüşümlerin yakın tanığı, yeni devletin oluşumuna katılmış bir yazarın gözlem ve izlenimleri. İstemeden diplomat yapılan ve diplomatlığı isteksizce sürdüren Yakup Kadri’nin 1934’de Tiran’da başlayıp 1954’de Bern’de noktalanan elçilik günleri.
Politikada 45 Yıl
Atatürk, Millî Şef, DP ve 27 Mayıs dönemlerinin İsmet Paşa portresi çerçevesinde değerlendirilmesi. Kendisi de aktif politikanın içinde bulunmuş olan yazar, Kurtuluş Savaşı’ndan sonraki iktidar mücadelesinin kurulmak istenen yeni düzeni hedeflerinden saptırdığını, özellikle Atatürk’ün ölümünden sonra onun devrimlerine ters düşüldüğünü ileri sürüyor.
Ankara
Millî Mücadele yıllarında hiçbir çıkar gözetmeksizin yurtları için çalışan bazı subayların ve politikacıların zaferden sonra “sermaye çevreleriyle ilişkileri” ya da “arsa spekülasyonu”, “taahhüt işi” gibi girişimlerle zenginleşmeleri, “inkılap”a boş vermeleri. Romanın kadın kahramanı Selma’nın yaşamı izlenerek Millî Mücadele inancının ateşli dönemleri ve sonrası anlatılıyor.
Bir Sürgün
Genç bir doktorun Abdülhamid devrinde Paris’e kaçışı, aşk yüzünden hastalanması, gurbette geçen yoksul hayatı. Paris’e ve Parisli’ye bir hicviye.
Sodom ve Gomore
Mütareke döneminin İstanbul’u. Batı hayranı Türkler, düşman subaylarıyla aşk serüvenleri yaşamak için çırpınan Türk kızları, çıkarlarını emperyalist İtilaf Devletleri’nin zaferine bağlamış adamlar... Çöküşü ve kokuşmuşluğu anlatan roman, Anadolu’daki dirilişi önce sezdirir, sonra giderek artan bir şekilde duyurur.
Bir Serencam
Kadın, namus, din, cehalet; savaşın Anadolu’da bıraktığı izler; aşk, toplum parazitleri, ruh sapıklıkları, umutsuzluk ve görev duygularını konu edinen kitapta Yakup Kadri’nin biçim, içerik ve teknik yönünden başarılı hikayeleri yer alıyor.
Yaban
Millî Mücadele sırasında Orta Anadolu’da bir köy. Tanzimat aydınının sosyo-psikolojik özelliklerinin uzantılarını taşıyan Ahmet Celal. Kendini kurtarıcı olarak gören, halkı eğitmeyi (ya da adam etmeyi) görev edinmiş, kafasında yarattığı gerçekle yaşanan gerçeğin çatışması sonucu “yaban”laşan tipik aydın.
Hep O Şarkı
“Yüksek zümrelerin son zenginlik günleri”... Yazar toplumu ve toplumsal sorunları gözlüyor; önemsediği “Konak”ın son direnişine tanıklık ediyor. Kent yaşamının konutu, konak. Yazlık köşk, yalı gibi konutlarda daha dingin, daha sessiz bir yaşam sürerken konak olaylara, sorunlara sahne oluyor.
Millî Savaş Hikâyeleri
Her biri başka bir yeri, başka kişileri, başka olayları konu edinen, bir yandan da sonu gelmez ve umutsuz bir arayışı dile getiren hikayeler. Güzel ve büyük yurdunu yitiren Hamdi, kocasını aramak için İstanbul’a gelen Ödemişli zavallı bir kadın, her şeyi allak bullak eden, “yurt”u “gurbet”e çeviren savaş ve geride kalanların hayatları.
Nur Baba
Vaktiyle toplumumuzdaki en önemli kültür müesseselerinden biri olan Bektaşi tekkelerinin İmparatorluğun son zamanlarındaki bozuluşu. Dionysos törenlerinin benzeri “zevk ve sefahat sanatının, buse ve aşk ilminin” Bektaşi “Ayin-i Cem”lerinde tasviri.
Tiyatro Eserleri
Kitapta dört piyes var. “Nirvana”, içkinin delirttiği bir babanın yine içkiye düşkün, akıl sağlığı bozuk oğlunun aşk sanat ve yaşam önündeki kötümserliğini ele alıyor. “Veda” toplumumuzdaki din ayrılığını hesaba katmadan herhangi bir kadınla sürdürülen metres hayatının taşlaması; “Sağanak” eski ile yeninin, kuşakların çatışması; “Mağara”da ise aşkların arasına engel olarak giren kadere karşı güçsüzlük konusu işleniyor.
Atatürk
İster bir gençlik buhranı, ister bir uyanış öyküsü diye okunsun, Atatürk, Yakup Kadri Karaosmanoğlu'nun Atatürk'ün gölgesinde oluşan benliğinin, bu benliğe nasıl kavuştuğunun, kısaca bir kimlik kazanımının öyküsüdür.